Malatya’dan Kırıkhan’a kadar deprem bölgesinde incelemeler ve söyleşiler yapan yazar Yalçın, “Benim konuştuğum insanlar milyonlarca depremzedenin gözyaşlarıyla oluşmuş acılar okyanusunun sadece birkaç damlasıdır. Bu kitabımı deprem gerçeklerinin unutulmaması, yapılan hataların tekrarlanmaması ve bir daha böyle felaketlerin yaşanmaması için yazdım ve yayınladım” diye belirtiyor.
Türk edebiyatında mikro tarih belgesel roman tarzında çığır açan, kitapları, yazıları ve şiirleri 16 dile çevrilen, şiir, öykü ve romanlarımda barış, dostluk, toplumsal uyum, birlikte yaşam, insan ve doğa sevgisini işleyen yazar Kemal Yalçın, bugüne kadar aldığı 4 barış ve dostluk ödülü ile yazın dünyasına katkı sunmayı sürdürüyor.
Almanya'nın Bochum kentinde yaşayan eğitimci, yazar ve aynı zamanda şair olan Kemal Yalçın ile edebiyat, yazın hayatı ve son çıkan iki kitabı üzerine konuştuk.
Röportaj: İrfan Erdoğan/Almanya
-Kemal hocam sizi tanımayan çok az insan var ben de dahil, ancak yine de sizi tanımayanlara Kemal Yalçın'ı nasıl anlatırsınız?
‘Kitaplarım, yazılarım, şiirlerim 16 dile çevrildi’
Kemal Yalçın: 1952 yılında Denizli’nin Honaz bucağında doğdum. Isparta Gönen Öğretmen Okulu’nu, İstanbul Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’nu ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdim. Türkiye’de felsefe öğretmenliği, gazetecilik ve yayıncılık yaptım. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra 1982’de Almanya’ya geldim. 13 yıl siyasi mülteci olarak yaşadım. Toplam 15 yıl memleketime gidemedim. 1995 yılında Türkiye’deki tüm davalarımdan beraat ettikten sonra Türkiye’ye gidebildim.1989 yılında Bochum’da Türkçe öğretmenliğine başladım. Tam 30 yıl öğretmenlik yaptım. 2018 yılında emekli oldum. 1996-1997 yıllarında Duisburg-Essen Üniversitesi Türkistik Bölümü’nde “Türk Edebiyatının felsefi temelleri” konulu didaktik dersleri verdim. 2016 yılında Duisburg-Essen Üniversitesi Türkistik Bölümü tarafından “Kemal Yalçın Arşivi” kuruldu. Bütün yazarlık hayatının mirasını bu arşive bağışladım.
Yazarlık hayatına 1973’de başladım. Bugüne kadar 35 kitap yayımladım. Kitaplarının hepsini Almanya’da yazdım. Kitaplarım, yazılarım, şiirlerim 16 dile çevrildi. Şiir, öykü ve romanlarımda barış, dostluk, toplumsal uyum, birlikte yaşam, insan ve doğa sevgisini işledim. Türkiye’de tabu olan konularda belgesel romanlar ve şiirler yayınladım. Bu nedenle Türkiye’de yargılandım, berat ettim. Son yıllarda özellikle iklim ve çevre konusuna yoğunlaşıyorum. Almanya’da iki dilli çocuk kitapları da yayınladım. Haymatlos adlı kitabında, 1933-1945 döneminde, Nazi rejiminden kaçarak Türkiye’ye sığınmış olan Alman bilim insanlarının ve Haymatlos Almanların Türkiye’de yaşadıkları hayatı romanlaştırdım. Türk edebiyatında mikro tarih belgesel roman tarzında çığır açtım. Bugüne kadar dört barış ve dostluk ödülü aldım.
-Kemal Hocam, sizinle konuşmaya sayfalar yetmez biliyorum. Onun için isterseniz son çıkan "Hayat Gerçeği Söyler" ve "Sesimi Duyan Var mı" adlı iki kitabınıza dönelim. Bu iki kitabınızın çıktığını duydum ama kitaplardan benim de çok fazla haberim olmadı. İki kitabınızın çıktığı güne kadar verdiğiniz mücadeleden bahseder misiniz?
‘Konuştuğum insanlar milyonlarca depremzedenin gözyaşlarıyla oluşmuş acılar okyanusunun birkaç damlasıdır’
Kemal Yalçın: “Hayat Gerçeği Söyler” adlı kitabımda, Mardin ili, Kerburan (Dargeçit) ilçesinde 1915 Seyfo sırasında ve sonrasında yaşananları ele aldım. “Seyfo” Süryanice kılıç demektir. Süryaniler soykırım karşılığı olarak “Seyfo” kelimesini kullanırlar. Ben Süryaniler ve SEYFO konusunda 20 yıldan beri çalışıyorum. Bu kitabımda 5 yaşında ölümden kurtulmuş İsa Erçin adlı bir oğlan çocuğunun, 7 yaşında hayatta kalmış Verde Erçin adlı bir kız çocuğunun başlarına gelenleri kendi ağızlarından aynen anlattım. Ayrıca İsa Erçin ile Verde Erçin’in oğulları Davit Erçin’in yaşam öyküsünü de kaleme aldım. Kitabım son bölümünde 10 adet Süryani masal, mesel ve fabeline yer verdim. Kitabım İstanbul’da YAY Yayınları tarafından bu yıl yayımlandı. “Sesimi duyan var mı?” “Sesimi duyuyor musun?” Bu sorular ve “Sesimi duyuyorsan elini duvara vur, elini duvara sür!” sözleri deprem bölgesindeki arama kurtarma çalışmalarının cankurtaran soruları ve sözleriydi. İnsanların acılarını paylaşmak, deprem gerçeklerini kendi gözlerimle görmek ve yazmak için Almanya’dan deprem bölgesine gittim. Malatya’dan Kırıkhan’a kadar deprem bölgesinde incelemeler ve söyleşiler yaptım. Benim konuştuğum insanlar milyonlarca depremzedenin gözyaşlarıyla oluşmuş acılar okyanusunun sadece birkaç damlasıdır. Bu kitabımı deprem gerçeklerinin unutulmaması, yapılan hataların tekrarlanmaması ve bir daha böyle felaketlerin yaşanmaması için yazdım ve yayınladım. Kitabıma “Sesimi duyan var mı?” adını verdim. Kitabıma Bochum Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Thomas Eiskirch önsöz yazdı.
-Kemal hocam, çalışma hızınıza halkımızın deyimiyle "Kırk bir kere maşallah" bu çalışkanlığınızın ve üretkenliğinizin sırrını, biz biliyoruz gerçi de özellikle genç kuşaklara aktarır mısınız?
‘Ben daha çok mikro tarih belgesel roman tekniğine göre yazıyorum’
Kemal Yalçın: Türkiye’de ve Almanya’da toplam 35 yıl öğretmenlik yaptım. Emekli oluncaya kadar önce öğretmen, sonra yazardım. Emekli olduktan sonra esas mesleğim olan yazarlığa yoğunlaştım. Hem öğretmenlik hem yazarlık yapmak çok zor oldu. Zorlukları sistemli ve disiplinli çalışarak aşabildim. Ben daha çok mikro tarih belgesel roman tekniğine göre yazıyorum. Önce yazacağım konuyu uzun uzun araştırırım. Sonra ayrıntılı plan yaparım. Yazdığım kitabın dünyasına odaklanırım. Yazarken dünya ile ilişkimi keserim. Ben kitaplarımın çoğunu Bielefeld yakınlarındaki Extertal kasabasındaki bir dağbaşı otelinde yazdım. Emekli olduktan sonra evime kapanarak yazıyorum...
-Söyleştiğim çok yazar ve edebiyatçıya sordum ama içimden size de sormak geldi. Çünkü benim için bu konuda sizin düşünceleriniz çok önemli. Kemal hocam geldiğimiz aşamada okumadan ve yazmadan özellikle yazmadan büyük kaçış ve kopuş var. Kemal Yalçın bu durumu nasıl açıklar?
‘Basılı kitap okuma oranları geçmiş yıllara göre azalıyor’
Kemal Yalçın: İnternet ve yapay zekâ çağında yaşıyoruz. Bilgisayar hayatımızın bir parçası haline geldi. Bilgiye ulaşmak çok hızlandı ve kolaylaştı. Sosyal medya yaygın olarak kullanılıyor. Gençler çok hızlı biçimde sosyal medya üzerinden haberleşiyor, kısa ve öz yazma biçimleri yaratıyorlar. Bir zamanlar radyolarda “Arkası yarın” adlı kitap okuma saatleri vardı. Günümüzde bunların yerini sesli kitap dinlemesi aldı. Bunlar yeni ve yararlı gelişmelerdir. Basılı kitap okuma oranları geçmiş yıllara göre azalıyor. Bu olumsuz gelişme dünyamızın ortak sorunlarından biri. Okuma sevgisini ve alışkanlığını geliştirmek için okullarda özel programlar uygulanıyor.
Basılı kitap okuma alışkanlığının azalması, kitap yayımını zorlaştırıyor. Birçok yayınevi ve matbaa kapanıyor. Artık yazarlar kitaplarını bastırmakta ve yayınlamakta zorlanıyorlar.
-Yine bana göre yazın ve edebiyat alanında özel bir yere sahipsiniz ve üç aşağı beş yukarı da neler yaptığınızı kestiriyorum ama yine de merakımı gidermek açısından sorayım. Son günlerde neler yapıyorsunuz, tüm edebiyat okurlarına yeni bir müjdeniz var mı? Söylediklerinize neler eklemek istersiniz?
‘Korona günlerinde Türk-Alman ilişkilerinin 950 yıllık tarihini araştırdım ve yazmaya başladım’
Kemal Yalçın: Benim bugüne kadar yazdıklarım ve yayınladıklarım kafamda yazılmayı bekleyen kitapların sadece önsözüdür. Zamanı ve sırası gelince yeni kitaplarımı yazıyorum. Umarım ömrüm kafamdaki kitapları yazmaya yeter.
Korona günlerinde Türk-Alman ilişkilerinin 950 yıllık tarihini araştırdım ve yazmaya başladım. İklim ve çevre konulu çocuk kitapları yazıyorum. Sırada hayatımı yazmak var.
-Kemal hocam, beni kırmadınız ve sorularıma içtenlikle cevap verme zahmetine katlandığınız için çok teşekkür ediyorum.
Kemal Yalçın: Sevgili İrfan Kardeşim, benimle söyleşi yaptığın için ben de sana çok teşekkür ederim. İyi ki varsın!
Bochum, 6 Haziran 2023, Kemal Yalçın