Kültür & Sanat

Farklı kentlerden aynı noktaya bakan kadın yönetmenler

Farklı kentlerden aynı noktaya bakan kadın yönetmenler

Ekoloji Film Günleri’nde yer alan kadın yönetmenler, “eril bir dünya” olarak tanımladıkları sektörde yaşadıkları zorluklara değinerek, kadını ve emeğini görünür kılmaya çalıştıklarını söyledi.

Ekoloji Derneği, Diyarbakır’da 6-8 Mayıs tarihleri arasında düzenlediği Ekoloji Film Günleri etkinliğiyle doğa tahribatlarına dikkati çekti. Ekolojistlerin dayanışmasıyla düzenlenen ve 3 gün süren etkinlikte farklı filmlerle ekolojik tahribatlara değinildi. Filmleriyle izleyicilerle buluşan yönetmen kadınlar, Nalin Acar ve Zelal Sadak ile kadının sinemadaki temsiliyetine ilişkin MA muhabiri Eylem Akdağ'a konuştu.

Etkinliğin ilk gününde “Taş ve Su” belgeseliyle sular altında kalan tarihi Hasankeyf’e dikkati çeken Batmanlı yönetmen Nalin Acar, ilk filminde sular altında kalan tarihi Hasankeyf’i konu aldı.

Farklı kentlerden aynı noktaya bakmak

Sinema alanında hem Kürt hem kadın olmanın zorluklarına değinen Acar, “Zorlukları var tabi. Negatif etkileri var. Hem Kürt hem sinemacı olmak gerçekten zor. Temsil ettiğin konular ve ele aldığın film, zaten seni politik bir yere götürüyor. Bunun yanında kadın olmak başlı başına bir politiklik oluyor. Çünkü sinema çok eril bir dünya ve kadınların kendilerini burada var etmeleri ekstra bir çaba, enerji gerektiriyor. ‘Elime kamerayı alıp çekiyorum’ dediğinde bile kadın olmanın verdiği eksiden başlama durumu var. En yakınında kamerayı tutan bir erkek olduğunda en başta kendini ona ispat etmen gerekiyor. Her anlamda bir şekilde hem eril dünyadan hem de devletten darbe yiyorsun. Diğer kadın arkadaşlarımın da filmlerindeki süreç kadınlarla yapıldı, kadın arkadaşlarla yaptık. Evet, hepimiz farklı farklı kentlere bakıyoruz, ama hepimiz aslında kadın olarak belli bir şeye bakıyorduk. Bunu filmlerin sonraki sürecinde görmüştük. Kadın olmayı ekoloji ve doğadan ayrı düşünemeyiz. Kadının doğasını anlattığımız anda aslında ekolojiye dair birçok söz söylemiş oluyoruz. Diğer arkadaşlarımızın filmlerinde de ortak bir noktamız var. Kentte, yaşama, insana, doğaya dair çok söz söylendi, bütün filmlerde ortaklaşan bir noktaydı bu.” dedi.

"Derdim iyi bir film yapmak değil, kadının doğa ile olan uyum gerçeğini anlatabilmek"

“Aşevçiler, Rüyalar, Otlar” filmiyle kadının emeği ve yerli tohumun önemini beyaz perdeye taşıyan yönetmen Zelal Sadak ise 2016 yılından bu yana sinema sektöründe. “Aşevçiler, Rüyalar, Otlar”ın ikinci filmi olduğunu aktaran Sadak, ilk filminde Kürt diasporasındaki kadınları ele aldığını söyledi. İki filminde de kadın temasını işleyen Sadak, şöyle devam etti: “Derdim onları anlatmak. Coğrafyada oluşan kadının gücü, ülkede politik olarak yaşanan kadın kıyımından ötürü çekmek istiyorum. Derdim iyi film yapmak değil, derdim kadının çarşı, bahçe ve ekolojinin ne kadar müthiş bir uyum içerisinde olduğu gerçeğini anlatabilmek. Derdimi anlatabilmem benim için daha önemli ve devamını da getireceğim.”