Yazılarımı elekten geçirdim.
Rüzgarın savurduğu dallar cama vuruyordu.
Gökyüzü lekesiz griydi ve ben her şeyden kaçarak kelimelerin sihrine sığındım.
Kelimelerin sihrine inanan ve kelimelerdeki enerjiye kafa yoran bir düşünürün hayattaki mirası, kendine güvenen derin ve etkili konuşmasıdır.
Dünyada bunun örneği fazlaca görülmekte.
Halk diliyle adlandırdığımız tatlı dilli sempatik kişilikler, sivri diller, tuttuğunu koparan kişiler; diye adlandırılan bu karakter düzeyinde olan bireyler üzerindeki etkileri karşıya yansıtmak adına toplumda iyice yer edinmiştir.
Toplumun ahlaki süreci ve hasta düzeyine göre kelimelerle ruha üflemek, tanrı tarafından verilen cazip bir şans olsa gerek.
Nitekim, çağımızda yüksek derecede ve iyi okullarda mezun olmuş nice şifa arayan insanlar vardır. Mutlu olabilmek için kelimelerin sihrine inanan ve bunu aktaran kişilerden şifa arar duruma gelmiştir.
Bunun hayatta var olan bir örneği ise Amerikalı yazar her hangi bir üniversite okumayan ama kelimelerin sihrine sığınan ve her kelimede merak uyandırıp karışındakine aktaran yazar Antony Robins.
Daha gençken kendi alanında gelişen yüksek düzeyde okullarda mezun olmuş insanlara meydan okumuştur.
Yirmi üç aşındayken her türlü bilgi ve donanıma sahip insanları iyileştiremeyi, empati düzeyinde olan bu sıra dışı bilgilerle evrili kelimeler öbeği ruhu motive edip iyileştiren adam Antony Robins.
Kişisel gelişimci deyince akla ilk gelen isimlerden biridir.
Motivasyon konuşmacısı, yaşam koçu , aynı zamanda yazar olan Robins, “İçindeki devi uyandır” adlı kitabı günümüze kadar gelmiştir.
İnsanın kalıcı başarısı nasıl olur? sorusuna daha çok acılara tutunmak ve acıları dinledikçe insanların özünü ortaya çıkarmayı hedef haline getirmiştir.
Beyin insan vücudunda var olabilecek en anlamlı organdır. Hal odur ki bunu da bize söyleyen beyindir . İşte dünü anlamlı kıldığımız her işin başına geldiğimizde sabahlar daha anlamlı daha enerjik bir sorumluluğa sahip olabildiğimizi söyleyebiliriz. İnsanların çalışması ve başarıya koşması beynine hükmeden ve zamanını boşa harcamak değil daha iyi etmek daha faydalı olmak adına çözüm yolları aramaktır.
“Onun hakkında konuşursanız, bu bir rüyadır; eğer onu hayal ederseniz, bu mümkündür; ancak onu planlarsanız, bu gerçek olur.”
Hayallerinize sahip olmak için size verilmiş tüm fırsatları parlatmanız adına hedeflerinize uzaklaştıran her olaya (Hayır) kelimesi ile parlak bir başlangıç yapabileceğinizi ve (Hayır) kelimesinin kendinize kattığınız değerler olduğunu bilmenizi isterim.
‘‘Hayır’ demesini bilmeyen kişi güçsüz kişidir. ‘Hayır’ demesini bilmeyen kişinin ‘Evet’inin de anlamı yoktur.’’ (Doğan Cüceloğlu)
Söz konusu o dur ki bazı düşünceler ve serzenişler hayattaki inişli çıkışlı hayatlar sizi hedefinizdeki gerçeğinizden edebilir. Bunu yaşayan birinin bu konudaki düşüşü ve derin duygu seliyle hareket etmesi duygularından çok hayattaki ipleri elden bırakmıştır. Nitekim hayat olarak düşenin dostu olmaz cümlesi bize çok şey öğretmiştir. Koca pişmanlıklarla çevrili düşüşler sizin büyüdüğünüz anlamına gelmiştir. Pişmanlık en büyük tecrübe olduğu surece artık siz iyi ve tecrübeli bir kişiliğe sahipsiniz. Bunun da tek yolu tekrar harekete geçmektir. Fizik kurallarına aykırı tırmanışlar önce düşe kalka bir şekilde başlar. Haliyle ip cambazları bile ipte cambazlık yapmak için sayısızca düşmüştür ama pes etmemiştir. Bunun sonucunda da hayal edip hedeflerin peşinden koşmuşlardır. Bunun bir diğer örneği ise insanların kendilerine uygun bir hedef seçememesidir .
Sürekli toplumda kabul edilmiş başarılara eğilerek orada bir müddet sonra işinin ehlinden uzak kalırsınız. Yani bir horozdan yumurta beklemek gibi bir durum olsa gerek.
İşte nasilki bazı canlıların doğasında var olan durumlar varsa insanlarında başarıya giden yolda hedefinin onun kendine ait becerileri, tutkuları olması gerekir. Bugün çoğu ülkelerde bir Doktora, bir Hakim’e yada herhangi bir meslek grubundan birilerine sorun kimse yaptığı işten memnun değil.
Bunun sonucunda mutsuz bir iş hayatı, bedenine yansıtılan acıyla eş değerdir. Bunun en bariz olayı insanların toplum içerisindeki şekilleri ve topluma yansıtılan mutsuzluğu
işinden gelen özellikleri arasında en belirgindir. Mutsuz bir Doktorun sürekli hastalarının ruhunu tedavi etmektense tüm hastalarına anti depresan ilaçları verdiğini düşünün... Bu acımasız bir şekilde toplumda herkesi ve tüm hastalarını tekrar hasta ettiğinin kanıtı olur. Buda hastaların bulunduğu çevreyi ve toplumu bariz etkiler.
Ruhu Hasta olan bireyler her zaman bir önceki ruhun esiri olarak hasta olmuştur. Hayatımızın içinde ruhen iyi beyinen olumlu olan düşüncelere rast gelsin.