Elde olmayan sağlık problemlerinden dolayı uzun bir zamandan sonra yazabildiğim için üzgünüm, tekrar sevgi selam ile…
Ve her şey bir ses ile başladı…
Her canlı farklı zaman ve yerlerde, bazen birlikte yan yana olsalar bile, algıladıklarını doğru kabul eder ve yaşar, kimi yaşamın ve zamanın farkında, kimi farkında olduğunun sanında, çoğunluk ise bir anlık tefekkürün hikmetinden bir haber nefes israfında. Nefes israfındakilerin çokluğundan, bir çok şeyin eğri durduğu dünyada dik durmak ve kanıtlanmış doğruları dile getirmek aforoz edilmeyi, yalnızlaştırmayı, güçsüzleştirmeyi beraberinde getirmekte. Tıpkı haktan yana erdemli tutumundan dolayı ERMİŞ olan ve doğruları dile getirdiği için 14.yy.’da boynu vurulup derisi yüzülen NESİMİ ve birçokları gibi,(Nesimi ‘nin Şiraz, Diyarbakır veya Bağdat yakınlarındaki Nesim kasabasında doğduğu ve bu çevrede yaşadığı, düşünülmekte)Nesimi tasavvuf inancını “Bulmuşum Hakkı /Ene'l Hak söylerim/ Hak benim /Hak bendedir /Hak söylerim” şeklinde dile getirdiği için "Tanrıcılık" iddiasında bulunduğu suçlamasıyla 1400’ lü yıllarda Mısır Çerkes Kölemen hükümdarı Muavyed Şeyhin onayını alan Saltanat Naibi Emir Yeşbek tarafından derisi yüzülerek öldürülmüştür. Günümüzde çok bilinen eserlerinden olan
“Har içinde biten gonca güle minnet eylemem
Arabî, Farisî bilmem dile minnet eylemem/ Sırat-ı Müstakim üzre gözetirim Rahim'i
İblis’in talim ettiği yola minnet eylemem./ Rızkımı veren Hüda'dır kula minnet eylemem” ile
“Ben melamet hırkasını Kendim giydim eynime/ Ar u namus şişesini Taşa çaldım kime ne/
Gah çıkarım gökyüzüne Seyrederim alemi/Gah inerim yeryüzüne Seyreder alem beni”…ve bir çok eseri mevcut iken birkaç farklı isim ile anılmakta.
Duygu ve Düşünce ile toplumları aydınlatmaya adanan ömürler ile Hükümdarlıkların tek tipleştirmesine küçük bir örnek teşkil eder. Evrensel olarak gelişmemiş İktidarlar gerçek sanatçıları düşünür ve aydınları tarafına çekemediğinde maalesef yok etme mantığı taşır. Bu durum düşün insanlarına tarih boyunca benzer sonlar getirmiştir, fakat yapıtları onları sonsuzlaştırıp evrenselleştirmiştir daima, bedensel yok oluşu her canlı farklı şekillerde yaşayacak sonucunda.
.Filozoflar içinde durum farklı değil Sokrates’in başına gelen ”M.Ö 399 yılında Atina'da "Gençlerin ahlakını bozmak" ve "Devletin tanrılarına inanmamak" suçlamalarıyla yargılandı. Mahkemede yaptığı savunma etkili olmadı (etkili olsa bile kabul edilmez) ve ölüme mahkum edildi. Baldıran zehri içerek idam edildi…
Batıda Filozof –Doğuda Peygamberler ( ahlaklı, iyi ve hür insan adalet kavramları ortak amaç taşımazsa bile, ortak yansımalardır)
Dinler içinde,Nemrut-Hz İbrahim örneği,ve, İSA peygambere yapılanlar...Hz. İsa M.S 30 yılında 33 yaşında Kudüs’te Çarmıha gerilerek öldürülmüştür.70 yıl kadar sonra yazılan Matta, Markos, Luka ve Yuhanna incilleri, Nasıralı İsa’nın vaizliğini nakleder.ve ilahidir (İslam'a göre İsa çarmıha gerilmiştir fakat Allah (cc) tarafından göğe yükseltildiğinden hiçbir zaman ölmemiştir.) Diğer bir anlayışta İsa Aleyhisselam öldürülmedi, göğe kaldırıldı. Allahü Teâlâ, Nuh Aleyhisselamı tufandan, İbrahim Aleyhisselamı ateşten kurtardığı gibi, İsa Aleyhisselamı da Yahudilerin elinden kurtarmış, Hazret-i İsa’ya ihanet ederek bulunduğu yeri haber veren, Yahudi casusu bir münafığı, Hazret-i İsa’ya benzeterek onu öldürtmüştür. .
Yer, mekan, zaman fark etmek sizin, farklı kelimeler farklı düşünceler taşısa bile ana amaç ortaktır. Hak ile batılın, doğru ile yanlışın, Adalet ile haksızlığı, Esaret ile özgürlüğün, sevgi ile nefretin, güzel olan ile çirkinin, iyi ile kötünün mücadelesidir bu. İyi olan övüldü her zaman sonsuz olarak. Kötü ise lanetlendi…
Her şeyin zıttı ile var olabildiği yaşamda Bize düşen, yanlışın yanlış, kötünün kötü olduğunu bilerek iyi ve doğru olanı seçmek ve ona göre yaşamda uygulamaktır. İnsan o zaman insandır ve iyidir.ki iyilik iyidir.
İlahiler de yağmurun toprağa yazdığı şiirler gibidir. Toprak bulutların gözyaşları ile bağrında büyütürken fidanları, göğün gözyaşları ile ağaçlar yerin göğe olan aşkı olarak doğar büyür ve yaşamı müjdeler. En yoğun müzikalite ilahiler ile Kuran’ın doğru okunuşlarında görünür gizliliktedir.
Müzik her yerde, her vücutta ve ruhtadır. Farkında olanlar için bu dünyanın en büyük gücüdür. Çünkü müzik birleştiricidir. İktidarlar ise ayrıştırıcı. Müziği gerçek anlamda keşfedenler evren ile aynı frekansta titrer ve empatik gücü gelişir, telepatik düşünce ile çatışmaların ana kaynağı olan dilleri anlamsız, amaçsız kılar. Çatışmayı ortadan kaldırır, birlikte yaşamı güzelleştirme düşüncesi geliştirir. Farklılıkları farklı olsa da kucaklaması gerektiğini algılar ve her şeye saygılı bireylerin olduğu duyarlı toplumlar oluşturur. Kötü amaçla kullanıldığında günümüz insan profili dinleyici tipleri ortaya çıkar.(Oluşturulan bu tiplere aşağıda yer vereceğim.)
Batı/Yunan ve Doğu Filozoflarının öncülerinden olan Sokrates ve Konfiçyüs birbirlerini tanımamalarına rağmen müzik ve felsefe için yakın cümleler ile “ Felsefe düşünce ve dilin doruğudur. Müzik ise Felsefenin doruğudur.” söyleminde paydaş olmuşlardır.
Gerçek şairler, ozanlar vahiy tebliğ edenler özünde ve davranışta filozoftur. Tarih boyunca toplumları gerçekliğe davet edip aydınlatma savaşında olmuş ve toplumları adalet, ahlak, erdemli yaşam,, hür insanlığa davet etmişlerdir. Hükümdarların çoğu ise toplumları kendi çıkarlarına uygun şekillendirmişlerdir. Bu bağlamda Platon şöyle der “Ya filozoflar kral olmalı ya da Krallar Filozof” dolayısıyla her zaman bu büyük gücü elde etmek istemiş hükümdarlar, sanatçıyı kendi safına çekmek için her şeyi yapmaktan kaçınmamış yardakçı, Oportünist şair, ozanlar, dinciler filozoflar, sanatçılar akademisyenler ve bir çok alanda kullanmak üzere amacına uygun iknacı tipler üretmişlerdir ve bu tipleri ödül olarak zenginleştirmişlerdir ve bir çok makamda söz ve yetki sahibi yapılmışlardır, ki toplumları istediği kıvama getirebilsinler, yanlarında olmayanlar ise aforoz edilmiştir. Günümüzde de bu devam etmekte, önce radyoların gücü ile 2. Dünya Savaşı’nda müzik yoğun propaganda aracı olarak, istenilen frekans aralıkları ile oynanarak ( Frekansların insan duygu, düşünce ve etkilerini araştırabilirsiniz.) İnsanı saldırganlaştıran, bencilleştiren, empatiden uzak, kavgacı, sinirli ve yıkıcı ve düşünemeyen,herşeyi bildiğini zan eden ben merkeziyetçi insan toplumlarının oluşmasına ön ayak olmuş oldu. Uzak doğu doğal seslere sadık kaldı dinlerseniz daha ferah, huzurlu, barışçıl, sevgi dolu, paylaşımcı hissiyatlar geliştirir. İşte batı medeniyetlerinin istilacı sömürgeci ve hak tanımaz olma nedenlerinden en büyüğü budur bence.
Popüler kültür endüstrisi bunu bildiğinden TV’lerin yaygınlaşması Ülkeler ve yerel halklar içerisinden de benzer kişilikler seçilerek desteklenip tek merkezden yönetilen toplumların oluşması sağlandı, her yaş grubuna ve algıya göre kalıplaştırılmış algı empoze edilerek tüketim alışkanlığı ile dezenformasyon yaratarak insan düşüncesinin hür irade ile hareket etmesinin önüne geçilmeye çalışıldı ve bu devam etmektedir.
(Kürtçe bir söz vardır “ é zani zani, é nizanibe baxé niskayi” Bilen biliyor bilmeyen için mercimek destesidir diye.)
“Bir yerde her şey birbirine benziyor ise orada kimse yoktur”
Filozof olamayanların dünyayı şekillendirmeleri sonucunda müzik dinleyici tarz ve kategorileri fazlaca arttı. Aslında bu da farklı görünen alternatif arayanları koyacakları kaplardı. Müzik özü itibarı ile söz barındırmaz sesler ile anlatım sanatıdır. Hisleri harekete geçirir; hisler ise düşünceyi davranışa harekete sevk eder. Söz müziğe yabancı öğe olarak düşünmekten üşenen toplumlara daha basit anlaşılır olsun diye gücün tarafında bilinçli duran üretilmiş sanatçılarca zaman içerisinde yabancı öğe iken zamanımızda ana öğe olarak işlenmekte. Müzik müziğe yabancılaştırılmış oldu.
Bilinçsiz dinleyici kitleleri oluşturarak insanı ve toplumları tek tipleştirdiler. Bunun sonucunda birkaç dinleyici tipi ortaya çıktı.
Birinci dinleyici tipi; olarak, etrafında herhangi bir ses gürültüsü olsun diyerek iç dünyasındaki iç ses ve düşünceleri ile yüzleşmekten korkan, kendini kandıran bir yoğunluğa sahip, aslında duygusuz ve kaygılı aynı zamanda bencildir. Dünya ondan ve isteklerinden ibarettir.
İkinci tür dinleyici tipi;birinci tip dinleyiciyi de kısmen içinde barındıran, daha çok herkes ne dinliyor ise dinleyen etkileşim sonuçlarını düşünemeyen sıradan dinleyici oluştu. (Aslında dinleyici de sayılmaz. Kendi fikirleri ekseninde dinlemezler, popülerlikten kaynaklı dinlerler) Ona bir şey hatırlatıyor veya anılarını canlandırıyor ise dinler.
Üçüncü tür dinleyici tipi; daha seçicidir, kısmi farkındalığı vardır. Bir müzik tarzı benimser sözlere odaklıdır. Müzik ikinci planda olsa da arada müzikleri dinler bir tarzı vardır,
Dördüncü tür dinleyici tipi;bilinçli ve neden sonuç ilişkileri ile müziğin bestecisi, icracısı, eserin yazılış nedenlerini, kendisine yansıyacak artı ve eksilerini, hangi enstrümanların kullanıldığını merak eder. Bu tarz dinleyici belkide %300/400 binde birdir. Kaliteli yaşar, okur, araştırır, yararlı insan modelini benimser ve o şekilde yaşamaya özen gösterir. Toplumsal sonuçları da göz ardı etmez.
Beşinci ve son tür dinleyici tipi; çok daha kapsamlı, donanımlı ve profesyoneldir. Dinlediği eseri yazanın psikolojik durumunu, süresini, eserlerin hangi şartlarda kaydedildiğini, kimlerin yer aldığı, besteci- icracı ilişkilerini, enstrümanlarda kullanılan tel vb. kalitesi gibi daha birçok nedeni irdeler. Bu da milyonda bir dinleyici tipidir.
Ve maalesef dinleyici çoğunluğu birinci ve ikinci tip olarak çok daha fazla nüfusa sahip ki müzik endüstrisi ( Diğer tüm alanlarda olduğu gibi siyasi seçimleri yaşamın her alanını o cehalet kesimi tarafından şekillendirilmekte. Üretilen gıdalar, giyim vb. o çoğunluğun alıştırılmış yaşamları sonucunda şekillenmekte…)
Gel de nefes al…ömrün girdaba meyil etmiş kalabalık yalnızlıkta…iyinin ,güzelin, doğrunun adaletin, sevginin, merhametin, hakkın, Dünyanın maddesel geçiciliği ile gerçek olan yaşamın farkında olarak yaşayanlara sevgi selam ile…
Bir sonraki yazıda buluşmak dileğiyle, muhabbet ile sevgiler. Welat