Memleket serinliğini geride bırakarak Diyarbakır’ın kavurucu sıcaklarına doğru yol alırken gün akşama evriliyor, kentin ışıkları uzaktan göz kırpıyordu.

Geçici bir süre diye geldiği kentte 9’uncu yılını geride bırakmak üzereydi. Temmuz, Ağustos aylarında Diyarbakırlıların bile sıcaktan göç verdiği bir zamanda çekilir dert değildi, bütün gününü bilgisayar başında geçirmek.

Bıkkınlıkla zorundalık arasına sıkışan rutin mesailerde tükendiğini hissediyordu. Yeni bir başlangıç yapmanın tam zamanıydı ama henüz kafasındaki keşmekeş durulmaktan bir hayli uzaktı.

Geride kalan 9 yılda boşa giden emeklerini düşünürken yüreğinin üzerine çöreklenen kaygı bulutları safları sıklaştırıyordu. Onca yıldır alttan aldığı, sayısız fırsatlar tanıdığı herkese, her şeye karşı sabır taşı çatlamak üzereydi.

“İyiliğin hesabını yapan yok” diye geçirdi içinden. İyiliğe kötülükle karşı gelinmezdi ve yıllarca yaşadığı onca şeyden sonra bu sözün de anlamını yitirdiğini fark ediyordu. İyi olmak, her yerde her şeyi tolere etmek artık yüreğine ağır geliyordu.

Kötü de olamazdı bu saatten sonra ama sınırsız iyiliği sürdürmenin de bir yararının olmayacağının artık farkındaydı.

Her zamanki gibi kendi içine döndü ve hatayı kendinde aradı. İyi olmak, iyilik yapmak bir hata değildi elbette ama iyiliğin istismar edildiği yerde gösterilen sabrın da kötülüğü beslediğini kabul etmesi gerekiyordu.

Aslında bilmiyor da değildi. Geçmiş birçok deneyim, yaşananlar en iyi davranışın bile aşırıya vardığında sorunları besleyeceğini göstermişti. Sorun bilmekte değildi, bildiğini uygulayacak iradeyi göstermemekteydi. Sabreden Dervişin her zaman muradına eremediği kendisinden önceki yaşanmışlıklarla da sabitti.

Zor bir dönemeçte doğru bir karar alması gerekiyordu. Emeklerinin daha çok zayi olmaması için bunu başarmak zorundaydı.

Yüreğindeki gerginlik zaman zaman dışa vurduğunda davranışlarındaki terazinin bozulduğunun da farkındaydı. Kimsenin hakkına girmek istemiyordu ve gönül kırmak da yüreğini ayrıca kanatacaktı. Bunun için de sabır taşı çatlamadan doğru bir yol bulması gerekiyordu.

Ne yapmalı, nasıl yapmalı sorusunun yanıtını eksiksiz bulmalıydı ve zaman gittikçe daralıyordu…

Dışarıdan çok sakin görünse de yüreğindeki dertlerin ağırlığı zaman zaman yüzüne vurduğunda alnındaki çizgiler keskinleşiyor, çatılan kaşları öfkesini belli ediyordu. Böyle zamanlarda serin gecelerde uzun yürüyüşlere kendini vuruyor, her bir adımda bir derdinin izlerini geride bırakıyordu.

Memleket hasretiyle diline dolanan “Derdimi dökersem derin dereye, doldurur dereyi düz olur gider” dizelerini gece serinliğinde yüreğindeki ateşe atıyordu.

Pervane ateşten sakınma canı

Uğruna koymuşum başı bedeni

Doldur tüfengini hedef et beni

Yaram doksan dokuz yüz olur gider…

Sesi gece karanlığında usul usul yankılanırken, bir parça da olsa yüreğinin ferahladığını hissetti. Yenilmez değildi sıralı dertleri ve demir parmaklıklar ardında çeliğini alan yüreğinin çeperine çarpan şeylerin bir hükmü de yoktu.

Adımları yavaşladığında yanıbaşında duran banka oturdu. Yüreğinin kovuğuna çekilmiş, etrafında olup bitenlere kapatmıştı kendini. Ellerini ensesinde buluşturduğunda başını karanlığın içindeki yıldızlara çevirdi. Gecenin koynunda parıldayan yıldızlara saldığı bakışlarında kaygıları bir bir kayboluyor, yüreğindeki darlık yerini umuda bırakıyordu.

Daha önce başardığı gibi yine başarabilirdi. Her şeyin olacağına varacağı durakta yüreğini ferah tutmak yapılacak en doğru şeydi. Yapması gereken tek şey vicdanına yük olacak her şeyden uzak durmak, gönül terazisini bozmamaktı.

Her şeyin alınıp satıldığı bir zamanda biriktirebildiği değerlerine sıkı sıkıya tutunmalıydı. Dostlarıyla arasına para pul muhabbetlerini karıştırmamakta kararlıydı. Küçücük çıkarları uğruna aynı sofraya oturduğu insanlara bir anda sırt çeviren tiplerin cirit attığı zamanlara inat dostça paylaşımlara gölge düşürmeden yol almak en iyisiydi. Artık ne yapacağını da nasıl yapacağını da çok iyi biliyordu.

Gecenin koynunda yeni gün belirdiğinde her şey olacağına varacak, yolunu yürüyenlerle “yolunu bulduğunu sananlar” arasındaki çizgiler daha da netleşecekti…