2014 yılında 3-4 yaşlarında bir kız çocuğunun Suriye'yi kan gölüne çeviren bombardımanların arasından masmavi göğe:

“Göğe doğru bağırsam, sesim zenci olur mu?” diye

basamak basamak yürüyen sesiydi bu haykırış.

***

Okula gidecekti yarın

Yarım kalmasaydı narin!

Ve şimdi o küçük kız çocuğu ve dahi Aylan bebekle bizi şikayete gittiler Allah’a el ele…

“Ve madem ki haftaya öleceğim neden seni seveyim ki? Flamingoları seveyim daha iyi.” diyordu ailerine küçük bedenler gitmeden şikayete Allah’a…

Galibası da kalmadı artık! Eminim… Bizi  Allah’a şikayet ettiler ki çoktan…2 Eylül 2015’ten bu yanı 8 Eylül 2024 İnsanlık battı, vicdanlar kıyıya vurdu! Hem de Eylül Eylül soldu yürekler gitti canlar bir bir 12 Eylül? Hani şiir mevsimiydi Eylül?

Eylül!

İnce bir hüzün

Gramofon bir ayrılık

Ve eski küflenmiş

bir yağmur yağıyordu…

Ana ben yeminliydim

Eylül üzerine şiir yazmamaya ve seni aramamaya….

***

Gökyüzü masmavi

Yeryüzü bembeyaz

Her şey tam istediğimiz gibi, söylediğimiz gibi?

Doğa huzursuz ve satın alınmış zoraki bir mektep, zoraki bir yalnızlık, Karşıki dağlar duman. Her yer sis, her yer pus!

Sus… Konuşma! Ne olursun? Konuşmamızın vadesi doldu! Vadeli, faizli ölümler de beklemeyelim. Bak Aylan bize bakıyor gözleri de gülüşleri de zifiri karanlık! Bizi Allah’a şikayet edecek, Narin de ona şahitlik ve tanıklık edecek…

Yolda kaldık gidemiyoruz, kaldık buralarda! Ne yana gitsek şaşkın bir ördek ne yana dönsek şaşkın bir bakkal misali bir çiçeğin peşindeyiz, ölüm de her an nefes nefese bizim peşimizde. Vaveyla…

Biz ne yapalım biliyor musun?

Bir metrelik mezar kazıyıp kefenleyelim düşüncelerimizi ve yatalım en iyisi. Toplu mezar! İnsanlığın başı sağolsun; ama insan ölsün. Ruhumuza el Fatiha…

Kirlendi şiir ve kırıldı şiir milyon kere incecik yüreğinden… Dursun bu dünya, bitsin artık bu rüya. Ne olacaksa olsun artık!

İnsana yakışan bir mezar ki zaten içimiz de mezar, dışımız da mezar… Sağ-sol , her yanımız yürüyen  cesetler biz. Soru sormak yasak, sorgulamak yok. Sus ve öl!

Felsefeyle de anlama beni Tarihle de yargılama beni artık. Ne olursa olsun yeter ki öl geber. bitsin bu işkence bitsin bu zulüm. Allah da Ahlak da belanızı versin. Toptan insan ve insanlık adına. Amin…

Daha dün söylemiştim haftaya öleceksem seni neden seveyim ki? Flamingoları seveyim daha iyi.

Okula gidecekti yarın

Yarım kalmasaydı narin

Kirletilmiş  sözcükler

İnce bir hüzün ve gramofon

Ayrılıklar

Her şey ağır gri küf kokuyor

İflah olmaz artık bedenlerimiz. Gayrı kör kuşlar oysun gözlerimizi leş kargaları yesin ruhumuzu. Bir Cehennem  yeri şehrim benim, bir yangın yeri ülkem. Kırık şairler diyarı evren…

Aşılmaz duvarlar, engeller ve kahrolası dağlar var atamızda/aramızda onur meselesi olan. Sussun  şairler, kalemler kırılsın… Duyan kulak, gören göz lazım; zaten duyan da yok gören de ne gerek var o zaman seni sevmeme.

Seni sevmiyorum, senden nefret ediyorum. Sana aşık değilim. Sen de öl…Dünya sana mı kalsın bensiz? Ben buna dayanamam işte Çocuklar ölürken bedensiz ve yaşarken cellatlar… Hem insan engel/Beko

aşk yaşamamıza…

İsmin gizli bende beni de kurşuna dizsinler Garcia gibi:

“Bizim davamız…

İsyanımız…

Kavgamız…

Görmeyenin…Gö.züne sokayım…”