Hayvan yüzücüleri
Ot yakıcıları
Giysiler…
Gözlerinde biriken pınarlar, ormanın merhameti, geyiğin ince telaşı… İzlerini toplayarak göç yolunun üstünde kapanıp ağladım. Taş ve toprakla kapadım ağzımı. Söyleyecektim, susmasa büyücü kadınların eline düşen suyun esrarı. Söyleyecektim kendine bir boşluk açmaya duran ve öpmeye hevesli rüzgarları, taşların ve çayırların tuzak ağzını.

Uyanıştan söz etmeyin, değerli parıltılardan
kendini öldürürken kuşlar…
Oysa bahçeler uykudaydı karnımızda bir kat altında nevbahâr
Cömertçe açan deniz çiçekleri uykudaydı yaralı taylar ve babalar

Boyadı yüzünü zifiri
Bir istiridye gözlerine adım attı, gizlendi.

Çağırdım
Çağırdım
Suya bir şeyler düşürdüm
O hep gidiyordu sikkeler üstündeki kıtalara
Kırk bir gece çağırdım

Kimse söylemedi
Ben Allah’a sordum
Çünkü bir ruh gerekir dâvûdi sesiyle dar çatılara uzanıp
kendine kıvrılmış, kırgın aşkı uyandırmaya

Sabah akşam onunla beraber tesbih eden dağların, kuşların
emri altına verildiğini, göğüs kafesinde onun
kimsesiz evlerde nice sarsıntılar sonra
anladım
seviştim
ağladım