Giyim-kuşam kültür kavramının en önemli bileşenini oluşturur. İnsanın yaşadığı coğrafya ve koşullara göre çeşitlilik gösteren kıyafet kültürü, günümüzde gelenek göreneklerin en önemli maddi öğesi olarak kabul görüyor. Giyim-kuşam daha çok toplumların en çok ihtiyaç duyduğu boyutuyla ele alınırken, aile ve topluluk olma anlayışının gelişim göstermesiyle (Paleolitik dönem) başlayan giyinme zamanla nesiller boyu değişim göstererek geleceğe aktarılmıştır.
Ancak insanın varoluşunu dayanaklandırma/koruma çabası için gerçekleştirdiği arayışın, giyimin insan için bir nevi ilk sığınağı olmasına ön ayak olmuştur. İncir yapraklarından bugünün sınırsız giysi üretim ve tüketim mekanizmalarını anlatmak ve yazmak farklı bir konu fakat bedenini örtme ile başlayarak bugüne ulaşan giyinme olgusu unutulan bazı kıyafet türlerinin artık arşivlenme ihtiyacı gösterdiğini söyleyebiliriz.
Bu doğrultuda kültürü var eden en önemli unsur halini almıştır. Sosyo-kültürel temelinde tesadüfî olmayacak birçok nedenle şekillenmiştir. Korunma, dini etkenler, cinsiyet, yaş, toplumsal sınıflar, meslek grupları, askeri koşullar, cenaze-yas, anlık-günlük ihtiyaçlar, estetik kaygılar ve moda bunlardan birkaçıdır. Hatta İnsanın çevresi, coğrafyası, hiyerarşik oluşumu, ekonomik ve toplumsal yapısının yanı sıra cinsellik gibi faktörler de giyimin boyutlarına önemli ölçüde katkı sağlamıştır. Ayrıca kıyafet kültürü insanın yaşamına simgesel bir boyut kazandırırken ulusların aidiyetini anlamlandırır. Aynı coğrafyada yaşamalarına rağmen birini diğerlerinden ayıran, kendilerine özgü giysileri ve giyinme biçimleri kimlik kavramının giyim-kuşam ile ilişkili olduğunu kanıtlıyor. Hangi ideolojiye, dine, sınıfa ait olduğunun farklı dilidir giyinme.
Bununla beraber giyiniş biçimlerinden yola çıkarak toplumların karakterini dahi analiz eden araştırmalar mevcut. Böylece giyim-kuşam, geçmişi simgeleyen bir araçtır aynı zamanda. Konuyla ilgili tam anlamıyla geniş bir çalışma alanı mevcut değildir. Elbette belli ülkelerde çok özel bir alana sahip olan giyim/kuşam özellikleri dünyanın birçok bölgesinde üzerinde durulmayan bir konu konumunda. Özellikle ilk uygarlıkların gelişme gösterdiği coğrafyalar incelendiğinde iğne olarak kullanılan ince kemiklerin insan bedenini örtmede devrim niteliğinde olduğu söylenebilir.
Ancak kıyafet tarihinin dinamik yapısı değişiklik gereksinimini sürekli ayakta tutmuştur. Toplumun her kademesinde yer edinen geçici yenilik moda anlamında kullanılıyor. Belirli dönemlerde kendini bireylere kabul ettiren ve ilgi gören giyim biçimi olan moda, geleneksel giyim tarzının etkisini kaybetmesine neden olabilmekte. Halkların yaşam biçimlerini bütün incelikleriyle bünyesinde barındıran giyim-kuşam çoğu üniter ülkede bilinçli olarak sömürülmekte veya çeşitli şekillerde yok sayılmaktadır. En basit haliyle günümüz Türkiye’sinde doğu ve güneydoğu bölgelerinde şalvar, puşi gibi giyim kültür unsurlarının belli ideolojilerin ifade biçimi sayılması gibi. Bu noktada stilist, ressam, desinatör Nevin Reşan Güngür’ün Nûbihar yayımlarından yakın zamanda okuyucuya sunulan “Geleneksel Kürt Kadın Kıyafetleri” kitabı ile Kürt toplumunun giyim kuşam özelliklerinin yok oluşuna karşı cevap niteliği taşıyan incelenmeye değer bir kitap.
Kitabın girişinde, teşekkür bölümünde kitabı yazmasının amaçlarına değinilirken “Sanatçı olmak, aydın olmak size farklı bir misyon yükler; ulusuna, toplumuna karşı kendinizi yükümlü hissedersiniz. Kalemin, fırçan, renkler, desen, çizgi ve motifler, tasarladığın yapı taşlarına dönüşür. Sanat bu yanıyla da “insanlık hallerinin” resmedilmesidir.” İfade ediyor. Kendi halkının kültürel hallerini, giyim-kuşam üzerinden ele alan Güngör çalışmasına ulusal pencereden yaklaşmaktadır. Ayrıca “kadınlığa karşı duyduğum sorumluluk, ulusal kimliğim ve sanatçı kişiliğim bu çalışmanın ana aksını oluşturdu.” Diyerek çalışmanın kendisine yüklediği sorumluluğu dile getiriyor. Kitabın hazırlanmasının temel amacına değinirken “Şu ana değin Kürt kadın giysileri hakkında yapılmış akademik veya profesyonel bir çalışma yok. Zaman zaman iyi niyetli kişi ve grupların belli çalışmalarıyla bu konuyu gündeme getirdiğine tanıklık etmekteyiz. Ne var ki bu çabalar yetersiz olduğu gibi derinlikten de uzaktırlar.”
Dünya hızlı bir değişim içindeyken ücra köşelerde kalmış, toplumun en önemli dinamiklerini oluşturan değerlerin unutulmaması için bu tarz çalışmalarla kayıt altına alınmasını emeğini önemli kılıyor. Göngör, Kürt kadın kostümleriyle ilgili yapılmış amatör çalışmaların dışında, ciddi bir bilimsel çalışmanın olmadığının altını çizerken, bu çalışmanın ilk olmanın bütün sıkıntılarını taşıdığını da belirtiyor. “Mevcut veriler, ya çok az ya da elimizde değil. Onlara ulaşmak şu an mümkün görünmüyor. Geriye kala kala gravür çizimler ya da kütüphanelerde, tarihi kitaplarda resimlenmiş görseller kalıyor. Ya da batılı araştırmacıların Kürtlerle ilgili yaptıkları çalışmalar diğer önemli bir kaynağı oluşturmaktadır.” Olarak değerlendiriyor.
Demokratik/özgürlükçü anlayıştan uzak, farklılıkları tehlike olarak kabul gören, gelişimini tamamlayamayan ülkelerde birçok değer zamanla yok ediliyor. Kürt toplumunun yaşadığı koşullar göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’de sömürge zihniyetiyle halkların binyıllar boyunca meydana getirdiği değerler ya yok sayılıyor ya da yozlaştırılıyor diyen yazar “Bu durum hala devam ediyor. Alanıma denk düştüğü için uzun yıllar Kürt kadın kostümlerinin izini sürdüm. Karşılaştığım manzara yürekler acısıydı. O güzelim Kürt kadın kostümleri büyük bir hızla dejenere ediliyordu.” Şeklinde anlatıyor.
Çeşitli başlıklardan oluşan kitap ilk olarak “Giyinmenin Gerekliliği ve Evrimi” başlığıyla koşullara göre değişen giyim özelliklerine değiniyor. Üçüncü başlığında “Giyinmenin Milli ve Kültürel Kodları” nı ise detaylıca okuyucuya sunuyor. Halkların karakteri üzerinde çok büyük etkiye sahip olan giyim-kuşamın renk, model, biçim ve deseni özellikleri ulusların farklılıklarının dışsal yansımasıdır. Böylece tarihin gözeneklerinde saklı kalmış libasları/giysileri bir toplumun aidiyetine uygun şekilde özelliklerini koruyarak okuyucuya ulaştırıyor. Ulusal sınırlar, gelişen teknolojik çağa uyum sağlayamadığından giyim-kuşam ideolojik sınırların ötesine geçerken böylece küresel bir boyut kazanıyor kültürel öğelerin bazı özellikleri. Sadece günümüzle sınırlı olmayan bir olgu bu durum. İpek Yolu’nun doğu ile batı kültürleri arasında kurduğu bağın etkileri uzun süre hissedildiği gerçeği, uygarlıkların kıyafet kültürü ile ne derece şekillendiğini gösteriyor.
Aynı durum Mezopotamya’da da geçerli, tarih boyunca birçok uygarlığın geliştiği coğrafyada kültürel geçişler çok güçlü kalmıştır. Ancak Kürt toplumunda mevcut giyim-kuşam birçok özelliğiyle özgünlüğünü koruyabilmiştir. Bu özgünlüğün korunmasında Kürt toplumunun mevcut coğrafyasının sınırları dışına yakın zamana kadar ciddi boyutlarda göç etmemesi, bir arada yaşam olduğu kadar, geleneksel aile bağlarının, gelenek ve göreneklerin sürdürülmesi ve korunması etkili olmuştur denilebilir. Bu nokta giyim- kuşam tarihinin önemli noktalarından bazılarının uygarlık tarihine olan katkısından dolayı kalıcılığını etkin bir şekilde günümüze taşımıştır. Özellikle Mezopotamya uygarlıklarının katkıları yadsınamaz.
Güngör, “kültürün var olabilmesi ve yaşayabilmesi ve hatta kendini sürdürebilmesi için şahsi hassasiyetlere ihtiyaç duyduğu kadar, bu konularda araştırma yapacak akademik kurumlara, araştırmacılara da gereksinim duyar. Bunların yazılı hale gelmesi, arşivlenip korunması bilimsel disiplini zorunlu kılar.” Bu noktada gelenek ve göreneklerin süreklilik arz edecek şekilde var olabilmesini ciddi bir sorumluluk ve akademik çalışmaların yoğunluğuna bağlıyor. Modern dünyanın çeşitlenen ihtiyaçlarının yanı sıra geçmişi ayakta tutan öğelerin elle tutulur şekilde yaşamımıza dâhil edilmesi gerekiyor. Her anlamda geri kalmış toplumlarda arşivleme koşulları da çok yetersiz. Kaldı ki Türkiye var olanı korumak yerine yok etme çabası içerisinde. Kürt kadın kıyafetleri üzerine yoğunlaşan bu çalışmasıyla Kürt kıyafetlerini çeşitli kategorilerde ele alıyor. Kürt giysilerini üç ayrı özellikle ön plana çıktığını belirtirken: İç mekân giysileri, Dış mekân giysileri, Elbise altına giyilen iç giysiler. Özellikle beyaz tonların iç giyimde baskın olduğunu ifade ederken dini etkilerin de iç giyim üzerinde baskın olduğunu vurguluyor böylece: Zerdüşt’te, İslam’da ve Yezidi inançlarında halen yaygın olarak kullanılmakta
Kürt coğrafyasında yaşayan Kürtler- farklı coğrafyada yaşayan Kürtlerin giyimleri hakim kültürün etkisi altında dejenere olmakta/oluyor- ve komşu halklar, yüzyıllar boyunca emekleriyle yarattıkları değerleri, giyim ve kuşama da taşımışlardır. Özellikle doğadan faydalanarak elde ettikleri doğal boyaları, hayvan kıllardan, tüylü hayvan postlarından, ipek böceklerinden ipekler, yünler, iplikler elde etmiş ve bunları işleyerek giysi haline getirmişlerdir. Bu noktadan yola çıkarak Kürdistan tarihine ve sosyolojisine yüzeysel bir bakış bile bir dizi zenginliği bünyesinde taşıdığına dair işaretler sunduğunu belirtiyor.
Özellikle kadın giyiminde renklerin ve tonların baskın olduğu (nu) gözleniyor. Bu durum coğrafyanın renkliliği, lehçe farklılıkları, farklı inanç gruplarının bir arada yaşaması ile alakalıdır. Söz konusu bu zenginlik, kendisini olduğu gibi hayatın diğer alanlarına da taşımıştır. Dil ve dindeki bu zenginlik giyimde, barınmada, mimari ve beslenmede bir zenginlik olarak kendisini dışa vurmuştur. Derin bir tarihi zenginliğe sahip olan mevcut çalışma alanı üzerinde çalışma yürütmek zor. Güngör çalışmasını derleme sürecinde birçok kurum ve kuruluşa başvurmuştur ve çalışma sürecini: “Kürt kadın kostümlerini araştırmak burayı çalışma alanı seçmek oldukça zor, meşakkatli ve maliyet gerektiren bir çaba. Ben bu çalışmayı koşullarım el verdiği ölçülerde kütüphanelerden, üniversitelerden ve arkeolojik kazılarda bulunan çanak-çömlek, rölyef, heykeller ve tarihi mekânlardaki duvar çizimler, mozaikler, gravür çizimlerinden elde edebildiğim örneklerle temellendirdim.” Şeklinde açıklıyor.
Güngör çalışmasında kullandığı giyim desenlerinin çoğunluğu kendi çizimlerinden oluşmaktadır. Araştırma bu yönüyle ayrıca mühim. Ayrıca giyim-kuşamın önemli parçalarından olan kadın başlıklarına da detaylıca yer veriyor. “Birçok ulus için baş bağlama biçimleri adeta simge gibidir. Kürt toplumunda baş bağlama biçimlerinden genç kızı, evli ya da dul kadını seçebiliriz. Baş bağlama biçimi süs aracı olmanın ötesinde, toplumsal içeriğe sahip mesaj verici bir öğedir.” Bununla beraber estetik görünmenin tarihi boyunca insan bedeni üzerindeki etkilerini görebilmekteyiz. Dolayısıyla çalışmanın sonlarına doğru çeşitli yöresel takıların görsellerine yer veriliyor. Özellikle Ergani ve Bismil yörelerinden mevcut arkeolojik kazılardan elde edilen bulgulara resmedilmiştir.
Çizimlerinin çoğunlukla batılı seyyahların gravür çizimleri üzerlerinde çalışılarak renklendirildiğini belirtiyor. Basmakalıp renklendirme ve çizimler olmayıp her desen üzerinde incelikli çalışılıp tartışılıp çizildiğini vurguluyor. Görsellerin ya da desenlerin yer aldığı kaynak her resmin yanına işlendiğini ve böylece çalışmada kullanılan kaynaklara okuyucunun ulaşmasına olanak sağlamış oluyor. Ayrıca bulunduğu kütüphaneler ve kaynakçanın nasıl temin edildiği not olarak yanlarına iliştirilmiş.
Her resmin kaynağını bölge ve çizilme tarihini açıklama gereği hissederken ulaşamadığı, göremediği çok sayıda giysi olduğu belirtiyor. “Bu çalışmanın Kürt kadın giysilerinin bütününü içerdiği söylenemez.” Derken kitapta mevcut örneklerin bile müthiş bir zenginlik olduğunu açıklıyor. Ayrıca katalogda yer alan her resmin dikilebilir ve giyilebilir nitelikte olması geleneksel kıyafetlerin yaşatılması ya da varlığını sürdürebilmesi adına çok önemli. Son olarak “Dünyaya Kürtler hakkında bir fikir verebilir. Derdimiz bu giysileri yeniden hayata katmak, yaşamalarını ve sürekliliğini sağlamak. Dünya moda tarihinde hak ettiği yeri alması için yapılmış mütevazı bir katkıdır.” Diyor, Nevin Reşan Güngör.
DESİNATÖR- RESSAM: NEVİN REŞAN GÜNGÖR
CİLÛBERGÊN GELÊRÎ YÊN JİNÊN KURD
GELENEKSEL KÜRT KADIN KIYAFETLERİ
TRADİTİONAL KURDİSH WOMEN WEARİNGS
BİRİNCİ BASKI: 2021
NÛBİHAR YAYINLARI
SAYFA:200