Aldığın bir somun ekmek. Sininin üstünde zeytin, peynir, yumurta. Somun ekmeğin kokusu başını döndürüyor. Midenin kazındığını hissediyorsun. O sininin üstündeki tüm nesnelerin belli süreçlerden geçerek geldiğini düşünmeden açlığını bastırmak için atıştırıyorsun. Fırından aldığın o ekmek ile süreci başlattığından habersiz karnını doyuruyorsun.
Fırıncı mayayı, suyu ve unu karıyor öncesinde. Hamur ediyor sonra o hamura şeklini verip harlı odun ateşinde pişiriyor. Zordur yaz gününde ateşin başında ekmek pişirmek. Beyaz mendili boynuna asılı. Ucuyla alnını siler. Gözlerine girer yine de ter. Hem ateşten hem terden yanar gözleri. Sonunda piştiğine kanaat ettiği vakit, küreği ile dalar fırına. Ellerinin yanmasına aldırmadan -ya da hissetmez nasırlaşmış ellerinin yandığını- o sıcak ekmekleri kasalara doldurur. O sırada kamyonet yaklaşır fırına. Yeni un çuvalları taşınır arka tarafa. Boşalmış çuvallar yerden alınırken gözenekler arasındaki unlar israf olmasın diye tepsiye dökülür. Tüm un çuvalları fırınlara teslim edilmiştir. Boş kamyonlar fabrikaya döndüğünde başka kamyonlar buğday pazarından yüklerini alıp dönmüştür. Silolara gelir. Hamallar buğdayı boşaltırken yüzlerinde poşu, akıllarında akşam çayı, gidilecek düğün, çekilecek halay ve olursa akşam serinliği… Buğdayı boşaltan damperli kamyonlar gerisingeri dönerler buğday pazarına. Simsarlar ile köylüler sıkı pazarlıktadır. Sonunda el sıkıştıklarında köylü üzgün ya da sevinçli her halükarda düşünceli gelecekteki hasat için. Ardından samanlar balyalar halinde depolara taşınmış sonbaharda tarlayı sürmek için yağmur bekleyişi başlamıştır. Su ise yorgundur dönmekten, naz eder bazen. Sürekli peşinde olan çiftçiden haz etmez gibidir. Kuru tepelere gider; denizlere, şehirlere yağar ama toprağı sürmek için bekleyen çiftçiye uzun süre uğramaz. Yükünü doldurur nehirlerden, barajlardan, yıkanan çamaşırlardan dahi yıkanan saçlardan. Yeryüzünü dolaşır, sonunda da duyarsız kalamaz ya da yükü ağırlaşmıştır. Taşıyacak mecali kalmamıştır, sebebi bilinmez. İnadından vazgeçer, toprağa düşer. Çiftçi gözlerini yumar, sonunda nefesini bırakır. Toprağın yeşermesiyle birlikte sürer toprağını.
Ekmeğin döngüsüdür bu. Çileli bir süreçtir. Hesaplaşmadır, isyandır, kavgadır. Bu döngü aynı zamanda yazarın da döngüsüdür. Çetrefilli süreçlerden geçer. Arbede çıkarır, en sonunda yana yana verir mahsulünü.