Cesaret değişimin öncüsüdür. Cesur insanlar ise tarihin her döneminde olumlu anılacaklardır. Son günlerde bizlerin de sık sık duyduğu Selahattin Demirtaş’ın cesur savunması başlı başına tarihi belge olarak okunacak ve yeni nesil savunma çerçevesi olacaktır. Daha net ve cesurca kullanılan kavramlar ‘Sonsuz Cesurlar’ yazımı aklıma getirdi ve sizlerle paylaşmak istedim. Unutmayın cesaret bulaşıcıdır ve değişimin öncüsüdür.

SONSUZ CESURLAR

Beklemek…

Beklemek öğretiliyor, beklemeyi öğretiyorlar bize, nasıl giyineceğimizi söylüyorlar. Nasıl yürüyeceğimizi belirliyorlar. Nasıl sevişeceğimizi. Kaç tane doğuracağımıza… Sonra gülüşlerimiz, kahkahaya dönüşmemeli. Onlar yeni yaratıcılarımız, yeni efendiler bunları istemiyor onlardan önce her şey yanlış gidiyormuş.

Tüm bu öğretiler bizim için bizim daha iyi yaşayacağımıza onlar karar veriyor... Böyle daha iyi yaşanır -çivisi çıkmaz dünyanın- Efendiler böyle diyor...

Beklemek…

Beklemek öğretiliyor bize bekleyen biziz, efendiler beklemiyor. Her şey birer birer değiştiriliyor. Parklar, caddeler, sokaklar, meydanlar, gece kondular, koca beton binalar, dev avm'ler, dev avmlere giden dev yollar...

Hastanelerde biz iyileşelim diye!

Her şey bizim için, değişiyor her şey, biz bekliyoruz. Parklarda el ele değiliz, olamıyoruz. Efendiler uygun görmüyor bunu, meydanlarda haykıramıyoruz dilediğimizce. Efendiler her şeyi bizim için yapıyor -nedir bu şikâyet-

Beklemeyi öğrettiler önce hemen öğrendik, bekledik. Değişti her şey uyandı bir sabah efendimiz, beklemeye alıştığımızı gördü, adım adım öğretmişti, eseri bizdik...

Kahkaha atmayan, doğruları anlatamayan efendiye göre, doğuran efendinin hizmetkârlarıydık artık. Efendi ne derse kanundu, kanunlar efendiydi. Yazılı olmasına gerek yoktu. Efendi önce beklemeyi öğretmişti. Bizim için olan hastaneyi yaparken kestiği binlerce ağacı bize feda etti... Bizim için olduğuna ikna olmuştuk. Hastane bizimdi, bizi düşünüyordu efendimiz. Biz düşünemiyorduk.

"efendimiz her şeyimiz olmuştu"

Aklımızda efendimizin gitme fikri hiç oluşturulamazdı, fikrimizi bilirlerdi, fikrimiz suçtu. Ta ki fikri oluşmamış küçük bir çocuk "-hırsız var" diye bağırana dek. O gün, beklemeyi öğrendiğimizi öğrendik.

Beklemek yok, hemen şimdi. Zamanı geldi bağrışmalar, dolmuş öfkeler, birlikte ses verişler, inancın yeniden doğuşu ve büyük gün…

Fabrikalar, tarlalar, saraylar, halka yapılmış ama halkın olmayan hastaneler, yollar… İlk elden bunlar halkın oldu beklemeyen halk sahip olması gerektiklerine sahip oluyordu... Hesap günü gelmiş. Efendi artık bilinmez olmuştu.

Tarih kitapları efendiler bir daha gelmesin diye sayfalarca efendiyi yazdı. Efendiden kurtuluş günü ilan edildi. Her yıl bir çocuk “hırsız var” diye bağırdı... Çocuklara "sonsuz cesurlar" ünvanı verildi.

"Sonsuz cesurlar dünyası" böyle kuruldu. Sevgili yavrum.