Konumuz işlenen edepten değil, Bizzat Melayê Cizîrî'den dolayı daha da önem kazanmaktadır.
Çeşme ve su misali gibi su istediği kadar akmaya, ulaşmak istediklerine heyecan duysa da suyun akışını dizginleyen terbiye eden bir çeşme vardır. İşte Melayê Cizîrî de aşkın, farkındalığın ve uyanışın terbiyecisidir. Tasavvuf yolunda nefs ile mücadele ve makamlarında bin bir sistem dile getirilmiştir. Lakin, Melayê Cizîrî bize nefs ve öğretisini bir yol olarak sunmamıştır. Tamamen kendinde başlayarak kendini fark edecek, kendindeki cevhere yöneltecek yaşamsal bir nefes sunmuştur. Mela bize açıklamaya ve izaha boşluk bırakmayan ve her şeyi tam teşekkül anlatan dizelerinde bizi Kaf dağına sürmemiştir. Her şeyin bir nefes ederinde bizde var olduğunu sunmuştur. Nasıl ki Yunus Emre kırk yıl aşkı ararken, kırk yılın sonunda, aşkın kendi olduğunu bulmuş ve aslında kırk yıl boyunca aşk diye aradığının kendinde olduğunu, kırk yılın sonunda anca fark edip uyanmıştır. Mela, bu yolu bize bir göz açıp kapamaya ve kendinde aramaya ve başka mecralara gittiğinde bile herşeyin sende vahdetlendiğini tekrar tekrar anlatmıştır. Mela, zaten kendine uyanmış idi. Bize miras olarak bıraktığı şiirleri bir yol değil bir rehber niteliği taşır. Öğretilerinde bize uyanış yolunu değil. Bize tamamen uyanmanın her yolunu tek tek açıklayıp gidilen yollarda da aslında sonucun kişinin varlığında ve kendisinde bütünlenmesinde olduğunu dile getirmiştir.
Ola ki bu kendine uyanma ve farkındalık olayı yanlış anlaşılmasın. Uyanış ve farkındalık yolu ya da kendine dönme, kedin olma yolunda bir reddetme veya terkediş yoktur. Tam tersi herşeyi kabulle kendinde var etme ve kendinde aşk etme hali vardır. Hak olan ve hakikat yolunda red etme ve yok sayma kendi varlığımıza ve yaratılışımıza inkârdır. Bizim dışımızdaki realiteler Haktır ve hakikati biz kadar aşktır. İnkâr ettiğimiz anlaşılmasın. Kişinin kendine dönmesi kendini güzelleştirmesi Yaradanın bize en güzel lütuflarını fark etmemiz varlık sebebimizdir. Zaten Melayê Cizîrî farkı da burada ortaya çıkar. Hemen bizi burda şek şüpheye düşürmeden uyandırıverir. Bahsinde geçen dört unsur olayında da anlaşılacağı gibi (ateş,hava,su,toprak) ‘bugün zerremiz besinci unsura vardı’ demiştir. Ve dört unsuru kedinde var ederek, kendinde bütünleme işine aşk demiştir. Ve 'bugün her zerrem aşk ile beşinci unsura vardı' demiştir. Bu öğretiyi şiirimde şu şekilde işledim;
BEŞİNCİ NESNE AŞK OLA
Beşinci nesneye vurdu zerrem
Aşktir o tabiatımızdan nefes alan Aşk ola
Der Molla Cezeri beştir zerrem
Ateş hava su toprağın beşincisi ki Aşk ola
Dört unsur yetmez bize tabi ki
Beşinciyi keşfettik Aşkça ondan deriz Aşk ola
Bu sırrı bilmez herkes tabi ki
Bilmeye keşif gerekir dil bilmez onu Aşk ola
Ulaşana Ârif der hal ehli
Ârif bilen demek dinim imanim demiş Aşk ola
Arabi Yunus Cezeri ehli
Gel oku aşk ayetini bizden anlayana Aşk ola
Bu ne sırdır hem sırdır bilene
Sırrı gizi ben bilmem ki ifşa olana Aşk ola
Hüküm ister dörtleri bilene
Dörde beş demek âkıl kârı değil elbet Aşk ola
Ê gel de ispatla halimizi
Anlamayana anla demek boştur elbet Aşk ola
Var gel vahdetle ilmimizi
Tevhid dördü beşe aşkça terbiye eder Aşk ola
-Ê-
Mela, bu bütünleme ve kendinde var etme olayında, anlattığımız uyanış ve farkındalığın aslında ne kırk yılda, ne de onca eziyet ve zahmetine gerek olmadığını bize hece hece edep ile anlatmıştır. Aslında aradığımız her şeyin bizde olduğunu ve her şeyin bizdeki gevherde bizle var olduğunu delilleriyle ortaya koymuştur. Bize ne yol çizmiş ne de sistematik belirlemiştir. Kendisinin arayış ve uyanış ile ilgili söylenen ve belirlenen her yere kendi giderek oranın iklimini aşk dizeleriyle bize sunak eylemiştir. Çizdiği her makam ve yola bizi de götürerek aslında gidilen değil de o yere gidenin yani kendin olmanın öneminin ve güzelliğini anlatmıştır. İnsanın yok olmasıyla değil, varlığıyla her şeyin aydınlandığını ifşa etmiştir. Dediğimiz gibi asıl gevher bizde ise dışarıda olanla ile uğraşmak ömürden ömür aldığı gibi ucu bucağı olmayan varlık dünyasında kaybolmamıza engel olmuştur. İnsanın kendine dönmesi, kendine uyanması vesile olup âleme ve yaratılış gayesine hizmet etmemizin aşkça ışığı olmuştur. Ve her şeyi kendinde ifşaya gerek yok kendini ve kendindeki ederi haddi bildikten ve bulduktan sonra sana gelen her şeyin bilincine ulaşmaya uyanış ve farkındalık marifetine aşkı imgelemiştir. Dört unsuru kendiyle beşleyince, aslında dört unsurun kendinde nasıl aşklaştığını ispatlamıştır.
Bizde deriz ki aşkı aramaya gerek yok. Kendin aşk ol ki sana gelen aşka gelsin. Evrende var olan aşk halin, evrene aşk nefesi sunsun. Melayê Cizîrî ile ortaklaştığımız bu varoluş gerçekliğinde, belki de onu anlamamıza sebep olan hem halimizdir. Onunla duygudaşlık ve uyanmışlığın kendinde vahdetlenmesidir. Bizim Melayê Cizîrî’yi anlamamız için bizim Mela olmamıza gerek yoktur. Bunu Mela da istemez. Mela'ya kendini haddinin ederini bilen olarak gitmeni, varmanı ister. Yani kendin olarak, kendinle bize geliver demiştir. Her ne olursan ol Kendin ol. Her ne okursan oku kendini oku. Her nereye gidersen git kendine git deyiveririz, Mela gibi. Dediğimiz gibi maksut kendin olmak ise bunun kıyafeti ha Mela olmuş, ha ben olmuş ne fark eder. Ki zaten Mela da bizim ona benzememizi istemez. Onu taklit etmemizi istemez. Onca şiiri ve edebi dizeyi bize kendimiz olma yolunu bulmamız, uyanış ve farkındalık için yazmıştır. Biz aşkı özüyle kavrayalım diye divanında uyanış yolunu Aşk seyahati gibi anlatmıştır. Divanını bize rehber olsun diye yazmıştır. Herkesin uyanış yolunda merak edilenleri kendi uyanışıyla anlatmıştır. Ve bize bir yasam felsefesi ve huzuru olan aşkı, aşkça ikram etmiştir.Burada ve aşk yolunda dizeler heceler kimden veya kime kimle olduğu önemli değildir. Dil ve Uyanış, aşkça olduktan sonra ha Mela konuşmuş, ha ben, ha siz konuşmuşsunuz ne fark eder. Tabi ki Aşk fark eder. Melayê Cizîrî’de bunu aşk makamıyla aşk diliyle dile getirmiştir. ‘Bizi anca bu makamda olan bizle nefesi aşk eden anlar’ demiştir.
Sizlere Melayê Cizîrî diliyle hemhal olduğum aynı aşk çeşmesiyle içtiğim şiiri ile muhabetimizle selamlıyor saygılarımı sunuyorum
Aşk olsun Aşk olsun Aşk olsun..
-AYNIDIR AYNI-
Ola ki akıştan perde kalkınca aynıdır aynı
Sekr hali ki gönül perdesizdir sırdan niyaz
Kabulüz bu ikramdan secde ile aynıdır aynı
Tutmaz yerini secdelik yüz rekatlık namaz
De gel Mela kim anlar bizi der bize faraz
İki kaş arası bak Kızıldeniz aynıdır aynı
Eştik makamı geçtik aşka olmasın maraz
Halimiz kabulüz akıştan ilhamla ferzî aynı
Edep sırrın eştik Mela baktık ki aynıdır aynı
Sır kendimiz olduk biter gayrı sırra cevaz
İlham usulü vardır bilmezi napsın ferzî aynı
Laf der zatihi sırrı geçmeyen bizi duymaz
Ê gel sofram aşk sofrasıdır acıdır biraz
Ebru hilal kaş değil endimizle aynıdır aynı
Aşk sırrı bizdedir gitmeye gerek yok şiraz
O ne güzel ilhamdır dilber ile aynıdır aynı
-Ê-
“Eqdê îlhamê dema dilber xuyabî ferzî 'eyn
Secdeyek ber wan du birhan nagirit cîh sed nimaz”
-Melayê Cizîrî-