Aşk kabahatiyle gelir. Koca sultanlar bu kabahate diz çökmüş ise Yedi düvele nam salmış Molla Ahmed Cezeri mi secde etmeyecekti. Molla Ahmed El Cezeri olarak aşk kabahatine girdiği Kırmızı Medrese de Melayê Cizîrî olarak çıkan Mela’nin kavgasıdır bu kabahat. Aşka pişmesidir aşka nefes olmasıdır kabahat.

Aşkın kabahati: Aşk, evrende bilinenden çok farklı bir sistemle çalışır. Her bir şey düze gitse de aşk illa ki ona ters gitmeyi tercih edecektir. İşte bunun için aşkın kabahate olan düşkünlüğüne farkındalık oluşturuyoruz. Belki de aşkın bu kadar çok şehidinin olması tesadüf değildir. Kabahat, bir suç işlemeye benzemez bulaşanda suçun kendisi olur. Kabahat kimseyi kendine seçmez. Kişi kabahati örteyim derken bir süre sonra kabahatin kendisi olur. Aynı aşk ve aşk uğruna efsaneleşmiş aşk kahramanları gibi, aşk bulaşacak kişiyi seçmede tereddüt etmedi. Aşk da, aşık olacak, seven ve sevileni seçmedi. Bu bulaşmada kişinin kendi hem aşk oldu, hem de sevilen nezdinde aşk oldu. Mevzubahis aşk ise bunun eşanlamlısı olur kabahat. Kabahat işlenmeye çaba sarf edilenin dışında ayrı bir aşk değildir. Aşka reva görülen durumdur. Aşk adına girilen yolun kendisidir. Üzgünüm ama sanırım kabahat aşkın kendisidir.

Misalen, koca Selçuklu devletinin, başkentinin, en büyük camisinin, en şanı yüce müderrisi de olsan. Aşkın kabahatine yolun düşmüşse hiçbir unvan, seni bu kabahatin işlenmesinde kurtarıcın olmayacaktır. Celaleddin-i Rumi de olsa ününüz. Aşk sizi kabahatiyle Mevlana yapacaktır. Sen gel ki evden camiye tahtlar üstünde ayağın yere deymeden taşın. Sonrada herkesin soytarı yerine bile koymadığı, dokuz köyün kovulanı uğruna, girdiğin aşk yolunda deli divane ol. Mahalleye dedikodu arayanlara kabahatten serenatlar çektiriver. Ne içki içtiği kalsın ne de genelev kapılarına dayandığın. Kabahatin kabahati ise halk nezdinde maşukun bir erkek olmasıysa Mevlana olmaktan başka çareniz yoktur. Onca engel, kısıtlama ve dedikoduya rağmen bu kabahatten ne dönen oldu ne de vazgeçen. Dedik ya kabahat kişi seçmez, kişinin kendisi olur. Fiil gibi görünse de işe bulaştığınızda failin kendisi olur. Artık bu yolun dönüşü kabahat kanunundan, aşk efsanesine konu olmakla bitecektir. Geçmiş olsun, kabahatten de olsa aşk sizi kendisi etmiş ve sizin kabahatinizin ederinde kendini efsane etmiştir.

Yedi düvele nam salmış, Koca Molla Ahmed El Cezeri de olsam, ne yapabilirdim ki. Baktığım yere ne gözlerim akmıştı ne de nefs adına gözlerime düşen açlık. Nefs bizim kapımızın kölesi bile olamazdı. Ama karşımda gelen güzelliğin cazibesi, nezaketi ve cilvesi olsa olsa nefsin bana reva gördüğü aşk kabahati ile açıklanabilirdi. Yoksa aşk kabahate beni mi arıyordu? Ama bu sefer sert kayaya çarpmış olacaktı. Ben ki yedi düvelin Molla Ahmed’i idim. Yaşayan ilimlerin Piri idim. Aşk bilmeze bu yemler cazip bir sunağın tuzağı olabilirdi. Ama bizim soframıza ikram edilmek istenen nefs muslukları kesilmiştir. Kimler gelip gönül eğdiyse divanımızda, biz buna ne malzeme ne de kabahatlerine meze olduk. Tam da biz bu nefsi aşklara yüz çevirmişken, Cizre Bey’inin ailesi ile ilgili olabilecek bir kabahate ismimizin geçilmesi ve bu kabahate aşk adına bizim seçilmemiz kabahat için kabahatin kabahati olacaktı.  Ama ilmimizden, hoşgörümüzden ve soframızdan öğreneceği var ise kabahati bile marifetimizle ihya ederiz. Dedik bir kere biz Cüppe, sarık kıymetiyle meşgul olmadık. Nefs açlığına, kabahatine de verilecek nefesimiz iklimimiz olmayacaktı. Bir anlık nefsin nefes gafletine bile düşersek. Çilehanemiz ne güne duruyor. Kırmızı medresenin çilehanesi halvet içindir.

Tok lafların tok kabadayısı olmuştu Molla Ahmed. Kabahat ile uğraşıp onu da terbiye etmeye niyetliydi. Bu sefer çilehanemizin konuğu kabahat olacaktı. Kabahate terbiyenin şahidi, Kırmızı medresenin çilehanesi ve duvarları olacaktı. Boşa mı inşa edildi bu medreseye ters kubbeler. Biz ezberler ve bilinenler uğruna kubbeyi bile ters inşa ettik. Dünya tersine dönse de İlim hakikatinden vazgeçmeyecektik. Bunun için ne dünyanın ters dönmesine ihtiyaç vardı. Ne de yer göğün yer değiştirmesine muhtacız. Bir eğitimhanenin kubbesini bile edebimizle terse çevirmeyi akıl etmiştik. Dünyanın hiç bir keyfine yüzümüzü hakikatin çizgisinden bir milim çevirmedik. Bugünlere şahitlik etme sırası, Mola Ahmed’e göz koyan kabahatin, gerekende dersini alma zamanı gelmişti. Biz ki Molla Ahmed isek kabahat ve aşkın da bizden,  hak ve hakikat görmeye nasiplenmesi gerekiyordu…

Yazımız Devam edecek…

 

İro ji derba xencerê lazim bi êaşni Mela (şiirinin edebi çevirisi)

MELA

Görende aldığın hançer darbesi acıttı canını Mela

Yar zülüfün endamı gibi etti seni mestane

Bilirim biçaredir gönül nazına vurulmuş ise Mela

Narına pişen büryan gibi insan kala divane

.

Eşrefi mahlukuna aleme secde edilen misin Mela

Efsaneye Kaf sırrın gibi felek oldu pervane

Şekte değilim şanına ipe tutuşan alev oldun Mela

Arzına çekilmiş yay gibi aşk peşine merdane

-Melayê Cizîrî-

Dipnot; Bu yazı ‘SAF AŞK BENİM’ Melaye Ciziri üzerine yazdığım romanın içinden..

Ömer HATTAPOĞLU @fenafileyla