Ben yaşadıklarımın ufkunda aldığım derslerin şaşkınlığındayken, kendimden geçmiştim. İnsan olan kendinden geçmez miydi? Ama vakit, kendinden geçme zamanı olmadığına kani olmuştum. İlk yolculuğumdu. Kendime, özüme dönmüştüm, özümden kendime gelmiştim. İçimde dayak yemiştim. Yeni icadlar ve bu icadlara aşk diye bakan yeni yeni insanlar tanıyordum. Bu aşk yoluna yeni giren ya da aşk yolunda yürüyen biri için yolunun başındayken sersemletici bir tokat idi. Doğrusu üzülmüyordum, kızmıyordum. Hani onca zamandır ve yaşımın onlar basamağının üçlere çarptığı bu yaşanmışlık deneyimlerime mayhoş geliyordu. Hem tatlı hem hafiften iç titretecek şekilde ekşiydi. Ama severim mayhoşu hem tatlıdır hem de ekşisiyle seni kendine getirir. Belki o ekşi olamasa o tatlılığa kendini kaptırıp kendini kaybedebilirsin.

Ama şu bir gerçektir ki bu yola girdiğim ve daha hayatımın ilk yıllarında bile özgün, özgür bir yaşamı her daim benimsemiştim. Ailem ve çevrem tarafından gamsızlık gibi görünse de sonradan iklim diye anlamlandırdığım bu halim aslında gökkuşağındaki benzemez renklerin bir araya gelişiyle bütünsel olarak ahenkli bir ben oluşturma evresinin bana kaldığını biliyordum. Ve ben bunun farkındaydım. Farkında olmak için gözünü açmana, gözünü açman için uyumana gerek yoktu. Çünkü bunlar, beden gözü, beden beyni ile idrak edilecek şeyler değil idi. Uyanmak gözden değil Aklen olmalıydı..

Akıl nedir?

Mantık nedir?

Akıl ve beyin farklı mı

Aklın Krallığı: İnsanı ruh ve bedenle bir eyleyen aklın kendisiydi. Aklın, aslında mantık, düşünce ve beyinden farklı bir kurgusu vardı. Akıl bir kavram değil bir araya getirilmiş kavramların oluşturduğu sonuç bütünlüğüdür. Buna kendi felsefemizde şiir dilimizle iklim diyoruz. Ama sonuçta bu iklimin fiil tarafında akıl gereklidir. Akıl her şeyi, bir araya getirilip toplanmasında, diyalektik dediğimiz benzemezlerin zıtlıkları ile çatışmalarına sebep verip bu sebeplerde bir çözüm ortaya çıkarır. Tek nokta değil de çoklu bakış açısıyla baktığında parçaları bir araya getiren bütünsel tepkiye ya da bu bütünün oluşturduğu sonuca akıl lazım olacaktır.

Akılla, karşılaşılan bir olayı içinden değil de genelde dışından bakılır. Onun için Aristo, Farabi, ve onun yolundaki akılcı akımlardan çok etkilenmiştir. Hatta Farabi, akla öyle anlamlar yükler ki üst aklın, aklın tepesinde olanın -Allah- olduğunu tanımlar.

Akıl bir yorum ya da düşünce biçimi değildir. Akıl bir sonuçtur. O sonuçta oluşan iklimdir. Onun için akıl ve beyni karıştırmamak gerek. Beden için beyin lazım iken ilham ve hisler için akıl gerekir. Çünkü ilhamın farkındalığı, uyanışı ve bu uyanışın farkındalığında gerekenlere verilen tepki için bir üst merci gereklidir. Bu tepkilerde elde edilen sonuçlar için akıl gücü ve hükmü olmazsa olmazımızdır.

Saygı ve Sevgilerimle…

Rubaimizle…

Kendine geliver efendim kendini aşk eyle

Gelen aşktan düştüm demesin varına aşka düşedursun

Hoş nefes oluver efendi nefesini aşk eyle

Ben senlen ölürüm demesin yaşam olurum diyedursun

Ömer HATTAPOĞLU

@fenafileyla