Son zamanlarda sağlık sistemi ile ilgili sıkıntılar giderek büyüyor. Çözüm noktasında ise yapılan bir çalışma olmadığı gibi bu konuda herhangi bir iyi niyet göstergesine de rastlanmıyor. Pençesinden yeni kurtulduğumuz pandemi koşullarına günümüz dünyasında her an yeniden bir benzeri ile karşı karşıya kalabileceğimiz dikkate alınarak sağlık sisteminin ve sağlık çalışanlarının koşullarının acilen düzeltilmeye ihtiyacı var. Sorarsanız Amerika başkanları bizim sağlıkta bu başarıyı nasıl elde ettiğimizi bize soruyorlarmış. Yani o kadar iyi bir sağlık sistemimiz varmış. Ancak takke düşmüş kel meydanda.
Gelelim son zamanlarda çekilen kimi sıkıntılara. Bir hekimin hastasını muayene sürecini tamamlaması için, hastanın şikayetlerini dinlemesi, muayene yapılması, yapılmış olan tetkiklerin kontrol edilmesi, verilerin bakanlığın sistemine girilmesi, reçete yazılması, hastalığı hakkında hastasını bilgilendirmesi ve varsa hastasının sorularını cevaplandırması gerekir. Bu süreçlerin birisinin eksikliği muayeneyi olumsuz etkiler. Bu süreçlerin tamamlanabilmesi için en az 15-20 dakikalık süreye ihtiyaç duyulmaktadır. Tabi ki bazı kritik hastalıklarda bu süre uzayabilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü ve Türk Tabipler Birliği muayene süresinin standardının 20 dakika olmasını belirtmektedirler. Bu konuda Türkiye Toraks Derneği tarafından bir göğüs hastalığının muayene süresinin devlet hastanelerinde en az 17,5 dakika üniversite hastanelerinde ise bu sürenin 23 dakika olması gerektiği belirtilmiştir.
Elbette bu sonuç ülkedeki hekim sayısına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde 2020 yılında her bin kişiye 1,9 doktor sayısı düştüğü OECD ve TÜİK’in de verileri ile açıklanmıştır. Tabi bizi kıskananlarda durum nasılmış diye de düşünüyoruz ve yine OECD verilerine bakıyoruz. Komşumuz Yunanistan’da her bin kişiye 6,1 hekim, Avusturya’da 5,1 ve Almanya’da 4,3 hekim düştüğünü görüyoruz. Küba da bin kişi başına düşen doktor sayısının 9 olduğunu görünce ise ayrı bir düşünüyoruz elbette. Son bir yılda yurt dışına giden doktorlarımızın sonucu ne kadar etkilediği ile ilgili veriler henüz istatistiki verilere yansımamıştır ama sistemdeki tıkanıklığın boyutları gizlenemeyecek duruma gelmiştir.
Sağlık Bakanlığının randevu sisteminde hastalara muayene için beşer dakikalık periyotlarla randevu verildiği görülmektedir. Bu hususta hekimler 20 Ekim 2021 tarihinde gerçekleştirdikleri eylemle tepkilerini dile getirmeye çalışmışlardır. Randevu sisteminden randevu alınamadığı ve randevusuz hastalara bakılmadığı tepkilerinin yükselmesi nedeniyle kayıt sırasına giren hastalara da verilen muayene olanakları ile bu süre daha da azalmaktadır. Bu durum sağlık çalışanlarının görevlerini standardına uygun yapabilmelerini olanaksız kılmaktadır. Hastanın muayeneye olan güvenini sarsmakta ve dolayısıyla ikna olamamış olan hastanın tedavisinin başarı şansını da düşürmektedir.
En iyi tahminlerle 10-15 günlük randevu için bekleme süresi, doktorun istediği tahlil ve görüntüleme verileri için ayları bulan bekleme süresi ve tekrar gelip sonucun doktor tarafından değerlendirilmesi süreçlerinin uzaması ise hastalık riskinin daha da artmasını beraberinde getirmektedir. Hastalığın bir an önce teşhis edilerek tedaviye başlanması fırsatı hastalığın başka bir evreye geçmesinin önüne geçeceği gibi, bu sürenin uzaması tedavinin daha da komplike bir boyut kazanmasına ve tedavi külfetinin hem hastaya hem de devlete maliyetini arttırmaktadır.
Devlete ait sağlık kuruluşlarından hizmet almasına imkan kalmayınca özel sağlık kuruluşlarına gitme mecburiyetinde kalan hastaların karşılaştıkları maddi külfetler cabası.
Bir doktorun yetişmesi için 12 yıllık temel eğitimden sonra 6 yıllık Tıp Fakültesi ve uzmanlık için gerekli olan 3 ila 5 yıl arasında değişen süreye ihtiyaç duyulmaktadır. Herhangi bir ara verilmese 23 yılı bulan bu eğitim hem devlete, hem de doktorun ailesine ciddi maddi bedellere ve bir o kadar değerli zamana ve emeğe mal olmaktadır. Bu kadar değerli bir yetişmiş eleman topluluğunun sorunlarının çözümü sadece bu kesimin değil tedavilerini sağladıkları tüm ülke nüfusunun kaliteli sağlık hizmeti almasını da etkilemektedir.
Pandemi sürecinde yere göğe sığdıramadığımız sağlık çalışanlarının sorunlarının çözümü unutuldu. Sağlıkta şiddet her gün karşımıza çıkmaya devam ediyor. Kamera görüntülerine yansıyan şiddet görüntülerine rağmen suçlular aynı gün ifadeleri alınarak salıverildiklerine tanık oluyoruz. Çalışma koşulları gün geçtikçe daha da zorlaştırılıyorken “Giderlerse gitsinler.” yaklaşımı pek de kabul görecek makul bir yaklaşım değildir. Bu ülke kaynaklarının heba edilmesi anlamına gelen bu tavır “sağlığa zararlı” bir yaklaşımdır. Bu ülkenin kaynaklarıyla yetişen bir doktorun gidip de başka bir ülkeye hizmet etmesi anlamına gelen bu tarz yerine gidiş nedenlerinin araştırılarak bu nedenlerin ortadan kaldırılması gerekmez mi? Tabi bu arada bu politika(sızlık) meyva vermeye başladı. 24 Mayıs 2022 tarihinde surajans.com da da haberi yapılan Şanlıurfa’daki üniversite hastanesinde dokuz bölümün kapanmış olması basit bir örnek. Malum basında yer bulamayan benzer durumlar hemen hemen her yerde var.
Sağlık emekçilerinin sorunları tüm toplumu yakından ilgilendirmektedir. Halkın sağlığının korunması için sağlıkçıların ve sağlık sisteminin sorunları bir an önce çözülmelidir. Tüm sağlık emekçilerine verdikleri hizmete yakışan bir değerin verildiğini görmek umuduyla sağlıklı kalın.