Nihayet Mahalli seçimlerin yapılacağı tarihin gelip çatmasına az zaman kaldı. Bu kadar memleket ve ülkede zannımca Türkiye’deki kadar Ahlaksızca Siyaset yapılan ve Ahlaksız siyasetçinin olduğu başka bir yer zinhar yoktur. Uzun zamandan beridir Türkiye’de eski siyasetçilerden şimdiye dek yaşım itibariyle çoğunu hatırlar, bilmediklerimi de okumuş veya başkalarından dinlemişimdir. Bu siyasetçiler en radikal solcu olsalar dahi sonraki seçimde en radikal sağ partiye ya da en muhafazakar sağ siyasetçi en radikal sol partiye, en demokratı en Milliyetçi partiye ilkesizce geçebiliyor. Kısacası bu da Türkiye siyasetçilerinin kahir ekseriyetinin ahlaki, felsefi, vicdani ve dini değerlerden yoksun olduklarını gösteriyor. Yani memlekette siyaset ne hak ne de halk için yapılıyor. Siyaset bizde konjonktürel olarak menfaatlerini korumak ve zengin olma sanatı olarak kullanılıyor.
Sürekli düşünürüm; yıllarca bu vasıfsız, ilkesiz, omurgasız salt menfaatperest ve cahil insanların bizi yönetmelerine toplum olarak nasıl rıza göstermiş ve gösteriyoruz. Sonra dönüp içinde yaşadığımız topluma bakınca; bize yapılanlar az bile, mümkünse bu siyasetçilerden daha çok olsun diyorum. Çünkü bir toplum düşünün ki; sabahtan akşama kadar TV’lerde yayınlanan anlamsız ve sonsuz diziler, yemek, yarışma ,spor programlarıyla beyinleri ve yürekleri iğdiş edilmiş bir toplumdan hiçbir şey beklememek lazımmış. Tüm bu yanlışlara ilkesizlik, ahlaksızlık ,adaletsizlik ve kirli ilişkilere karşı direnen azda olsa bir halk kitlesi, sendikalar, dernekler, meslek odaları var. Lakin bunların da maçın sonucunu değiştirmeye güçleri yetmiyor.
Gelelim önümüzdeki Yerel Seçimlere. Bu seçim sanki tüm partiler için ölüm-kalım savaşıymış gibi lanse ediliyor. Her parti gücüne güç katmak ya da kendisini biraz ispatlamak için koşuşturup duruyor. Ama bu seçimlerin sonucu da ortalama olarak belli. Sadece bazı kalın kafalı kifayetsiz yeni yetme sözde siyasetçiler bunu görmek istemiyor. Mevcut Hükümet olan AKP+MHP koalisyonu azıcıkta olsa hile ve desiselerle çoğunlukla da halkın bilinçli veya bilinçsiz tercihiyle yine Belediyelerin çoğunu alacaklar. Bu Mahalli seçimlerde sadece birkaç yeni parti belki oy oranlarını artırıp bazı büyük partilerin kaderleriyle oynayabilirler. Bu seçimde YRP yaptığı muhalefet ve söylemlerle İktidarın gelecekte kabusu gibi duruyor. YRP’nin diğer partilerden tek farkı mevcut iktidar partisini nereden vuracağını bilmesi ve eski partiler gibi şimdiki hükümetle icraat, ilişki ve bağlarının olmaması. Sadece 14 /28 Mayıs seçimlerinde İktidara destek olmakla büyük bir hatanın içine girdiler. Mahalli Seçimlerle ilgili kısa bazı tahminler yapacak olursak;
AKP +MHP her şeye rağmen at başı gidecek
22 yıldır aktif siyasetin en tepesinde olan ve bir türlü inmeyen/indirilemeyen AKP ve onun liderliği Recep Tayyip ERDOĞAN artık kabullenmek gerekir ki; yerel veya bölgeselden ziyade Küresel bir aktör haline geliyor. Türkiye’deki insanları onların tercihlerini ve Sosyolojik Gen Haritasını tamamen çözen ERDOĞAN kendisi bırakmayınca veya gitmeyinceye kadar artık onu göndermek sandıkla nâmümkün hale gelmiştir. Kendisi bırakmak istese dahi bu halk ve etrafında uzun yıllar sonucunda oluşan rantçı sermaye grupları, bürokratik yapıyla beraber birçok suça kıyısından köşesinden bulaşan/bulaştırılan toplumun diğer kesimi buna izin vermez. Cumhurbaşkanı ERDOĞAN artık dünya genelinde kurulan kumpasları, stratejik ve taktik oyunları iyi öğrenmiş, Amerika’yı Rusya ile , Rusya’yı da yeri gelince Amerika ile , Avrupa’yı her ikisiyle tehdit eden hatta Avrupa’yı hiç ciddiye almayan ERDOĞAN yıllardır bunların kof siyasetlerine ve tehditlerine boşuna boyun eğildiğini ve efelenmelerinin ‘’Olanları kaygı ve üzüntüyle izliyoruz.’’ demekten öteye gitmediğini görünce Türkiye iç siyasetinde yapılan her şeyin yanına kar kaldığını görüp tam gaz yoluna devam ediyor.
Bu Yerel Seçimler Türkiye’den ziyade İstanbul seçimi olarak geçiyor. Şu ana kadar başa baş gibi veya iki puanlık farkla CHP adayı lehine gibi görünen seçim her an değişebilir. Eğer CHP sandıklara sahip çıkmayı becerebilirse az bir farkla kazanacak gibi görünüyor. Maalesef CHP ve küçük ortakları 14/18 Mayıs seçimlerinde bu konuda beceriksizliğini ispatladı. Ama son viraja girilirken sanki AKP adayının lehine denge değişecek gibi duruyor. Kaldı ki; Devleti ve kurumlarını tamamen elinde ve etkisinde bulunduran AKP az bir farkla kaybetse dahi ‘’Seçimin galibi İstanbul’da biziz’’ derlerse kim ne yapabilecek? Bu sözü emir telakki edecek olan YSK ‘’Mazbatayı arz ederim.’’ demek harici tek kelime edemez. Sürü sürü yabancı kimseler, boş bina, metruk yapılar ve inşaat alanlarına gani gani ve aleni olarak ‘’Hayali Seçmenler’’ yazılmışken ve tüm muhalefet bunun farkında olup bir şey yapamıyorken elbette İstanbul’u AKP’nin alması mukadder gibi görünüyor.
Dahası İstanbul’un alınmasını ölüm-kalım savaşına çeviren ERDOĞAN’ın bir bildiği var. Arap sermayesinin özellikle Kanal İstanbul ve diğer rant alanları için yaptığı yatırımlar ve verdiği paralar Hükümetin İstanbul’u ne pahasına olursa olsun almasını gerekli kılmaktadır. Tahminimce İstanbul, Antalya, Hatay, Eskişehir ve diğer bazı yerleri AKP bu seçimde CHP’den alabilir. Böyle bir sonucun neticesinde AKP Mahalli seçimlerden daha güçlü çıkacaktır.
CHP cenahı yine aynı hep aynı
CHP her ne kadar bir ve bütün olma görüntüsü vermeye çalışıyorsa da, Türkiye siyasetini domine etmeye gücü yetmiyor. Bir asırlık geçmişiyle Türkiye’nin kurucu partisi olan bu Fırka halen içinde bulunduğu halka çok yabancı ve daha yeni yetme Muhafazakar ve Siyasal İslamcı partilerin kendisiyle ‘’Kedinin fareyle oynadığı gibi’’ eğlendiğinin farkında değiller. Dahası; Türkiye Cumhuriyetinin 1950’den sonra ebediyete kadar asla Sol, Sosyalist partiler ve ideolojiler tarafından yönetilemeyeceğini ve iktidar olamayacaklarını idrak edememişler. Ayrıca Türkiye’de sol /Sosyalist partiler tanımına uyan ve pratikte ona göre davranan bir partide hiç olmadı. Parti içi çekişme ve çatışmalar had safhada. Özgür ÖZEL kibri ve egosu çok yüksek olan İMAMOĞLU’nun gölgesinden bir türlü kurtulamıyor. KILIÇDAROĞLU’nun sevenleri, ona yakın çevrelerle beraber belki de birçok Alevi seçmende CHP’ye bu seçimde karşı tavır alacaktır. Sanırım CHP her seçimde olduğu gibi bu seçiminde kaybedeni olacak. Daha önce elde edilen bazı büyükşehirleri kaybederek, parti kendi içinde büyük bir entrika ve kaosa sürüklenecek. Özcesi; CHP’nin bu zihniyet ve siyasetle Türkiye halklarına, sevenlerine, seçmenlerine ve hükümete muhalif olanlara verecek bir şeyi yok. İstanbul, Antalya, Hatay belki de Eskişehir’i de kaybederek kendisi de tamamen sönükleşecek.
DEM Parti ve Kürd seçmen kritik virajda
14/28 Mayıs seçimlerinde kendi adayını çıkartmayarak büyük bir yanlışın içine düşen HDP, CHP’nin yanında durarak ve Kürd vilayetlerinin hemen hemen hepsinde bilinmeyen, az tanınan yeni Milletvekilli aday profilleriyle beklenen sayının altında vekil çıkartarak büyük bir şok yaşayıp/yaşattılar. Kürd Siyasal Hareketi HEP’ten başlayan özgürlükçü, halkçı ,eşitlikçi, yerinde siyasal talepleri, karizmatik ve fedakar kadrolarının çok gerisinde bir resim sergilemekte. Yapılan yanlış tercihler, düşük profilli adaylar, halkın içine çok çıkamayan ve onlara yabancı adaylar parti tabanında ciddi sıkıntılar ve rahatsızlıklar meydana getirmekte. Eskiden ve halen Türkiye kamuoyu ve tüm partileri dahi bilirlerdi ki; partisine en bağlı ve bilinçli seçmenler Kürd Siyasi Hareketinin tabanı olan seçmenlerdi. Maalesef yapılan yanlış siyaset ve uygulamalardan kaynaklı artık azımsanmayacak bir kitle eskisi gibi partinin arkasında hizalanıp körü körüne oy vermemektedir. Kürd seçmenler DEM Partisinden kendisi olmasını, başkalarına kuyruk ve kaynak olmamasını, ASLİ GÖREVLERİNİN TÜRK SOLCUSUNU MECLİSE TAŞIMAK OLMADIĞINI bilmesini istiyor. Eş başkanlık Sisteminde gelenekselleşen bir uygulamadan vazgeçilmesini istiyor. Her dönem bir Eş başkanın Halkların Kardeşliği argümanından dolayı Türk solundan olmasını istemiyorlar. Halklar kardeş ise; Kürd Partilerinin neden Edirne, Trabzon, Yozgat, Balıkesir, Bolu’dan oy alamadıklarını ve oradan vekil ve belediye kazanamadıklarını sorguluyorlar. Alınan oylar da ekseriyetle orada yaşayan ya da göç eden Kürd seçmenin oylarından meydana gelmektedir.
DEM parti yönetim ve karar mekanizmaları yaptığı hatalardan ders çıkarmak adına Yerel Seçimlerdeki adaylarını ön seçim ile Demokratik olarak belirleyeceklerini söylediler. Doğru olanı yaptılar. Burada da adayları halkın seçeceği söylenirken yine birçok yerde birinci çıkan adayların dosyalarının iade edildiği, çok kimsenin aday adaylığı başvuru dosyalarının kabul dahi edilmediği, istenmeyen bazı aday adaylarının sandıkta çıkan oyları üzerinde oynamalar ve hile yapıldığı yerelde bilinen gerçekler. Parti yönetimi bunu yaparken; bazı aday adaylarının parti de hiç bilinmeyen, partiye hizmet etmeyen, partinin yolunu kapısını görmemiş bilmemiş dahi olsalar delegeler tarafından birinci seçilmelerinin önüne geçerek başka aday adaylarını birinci olarak ilan ettikleri ortalıkta dolaşıyor. (Ben demiyorum yani; konu komşu diyor.)
DEM Parti bu seçimlerde Newroz dolayısıyla bir ivme kazandı gibi. Kayyum tarafından yıllardır yönetilen birçok yer geri alınacak tekrardan. Belirttiğim gibi HDP döneminden kalma yanlış yapılan bazı siyasi hamle ve ittifaklar; halk tarafından çok tanınmayan ve halka çok inmeyen adaylar, belediyeler kazanılsa dahi tekrar Kayyum atanabileceği öfke, kızgınlık ve beklentisi beraberinde yer yer sandığa gitmeme eğilim ve tutumunu güçlendiriyor. Seçimlerde eski katılım, coşku ve ruh sokaklara ve meydanlara yansımıyor. Kürd Vilayetlerinin birçok yerinde DEM oylarında bir düşüş gerçekleşecek. Bazı iller kaybedilecek muhtemelen.(Kars, Iğdır ve belki Siirt) Hatta Diyarbakır’ın çevre ilçelerinden Çınar ve Kulp’ta durum oldukça hassas ve kırılgan. Yani AKP oraları alabilir. Ki; bu çok olumsuz bir hava estirir. Diyarbakır Merkez Yenişehir ilçesinde dahi AKP oylarını artıracak gibi. Bunda AKP eliyle birçok il ve ilçeye taşımalı seçmen götürülmesinin de büyük payı olacaktır.
Ben herhangi bir siyasi partinin taraftarlığını veya goygoyculuğunu yapmıyorum. Gözlemlediğim bazı tespitlerimi paylaşmak istiyorum. Bölgede açık ara en güçlü Kürd Siyasi hareketi olan DEM’in geldiği nokta biraz üzücü. Umarım bu tespitlerimde yanılırım. Böyle giderse DEM Partide kan kaybı daha da artacak. Bunun en büyük sebebi eskisi gibi sahada, sokakta ve meydanlarda halkı örgütleyebilecek fedakar, çalışkan ve azimli kadrolarının olmayışı veya çoğunun içeride olmasının yarattığı boşluktan kaynaklı DEM parti büyük bir savrulma yaşıyor.14/28 Mayıs seçimlerinde yaptığı yanlış uygulama ve tutumlarından dolayı halk İnisiyatifi ele alıp HDP’ye ‘’Êdî bes e.’’ (Artık Yeter) mesajını verdi. Bu Yerel Seçimlerde eğer ciddi olumsuzluklar yaşanırsa halk korkarım ki; artık DEM Partisine ‘’Oxir be.’’ (Uğurlar olsun sana) diyecek.