‘Bu Bir Söyleşi Kitabıdır’ isimli eserinin (Metin AYDIN, Red Yayınevi - 2023) sosyal yaşamımızdaki edebi ve kültürel faaliyetlere önemli katkılar sunmasının yanı sıra, güncel ve uzun vadede kültürel yaşam ve üretimine “ışık” tutacağını düşünüyorum.
Bir toplumun maddi-manevi değerleri ‘kültür’ olarak tanımlanıp kimliğini oluşturduğu gibi, kültür de edebiyat ve sanat diliyle kendini tanımlar.
Bir yazar, beslendiği coğrafi ve toplumsal koşulların kendisine sunduğu bakış açısı ile yaşamı yorumlayıp zamana tanıklık ederken, parçası olduğu toplumsal kültüre kendince bir katkı sağlar.
20 yıllık bir süreyi kapsayan, 55 değerli yazar ve sanatçı ile yapılan söyleşi dizisinin edebiyata katkısının ötesindeki önemi, özelde yazar ve sanatçıların kendi pencerelerinden toplumsal yaşamı ve sanatı sorgulamaları, genelde ise aynı zaman dilimini paylaşan yazarların değerlendirmelerinin ışığında ortaya çıkan ve görünür kılınan, toplumun sosyo-kültürel yapısını fotoğraflayan bir belgesel kıvamında olmasıdır.
Burada, katılımcılar ve ürettikleri eserler (değerler) edebi ve estetik olarak evrensel edebiyat normlarına kıyasla vasat veya bölgesel olduğu düşünülebilir ancak bu çalışmaların üretildiği sosyo-ekonomik koşullar ve politik atmosfer göz önüne alındığında, parçası oldukları toplumsal kültüre, orta ve uzun vadede de kültürel yaşam standardına yaptığı-yapacağı katkı daha görünür olmaktadır.
Tümüne yakınının Kürt olduğu yazarların, iki dilli olmanın sanat üretimindeki avantaj-dezavantajlarına yönelik, yorum ve değerlendirmelerin benzerliği dikkat çekicidir.
Bu da her kültür üreticisinin, hangi dilde yazarsa yazsın, içinde doğup zihinsel olarak şekillendiği toplum ve sosyal gerçekliğinden soyut üretim yapamayacağı anlamını taşır.
Bu bağlamda özellikle Kürtçe yazma ve üretme çabası daha bir önem arz eder.
Toplumsal kesimler arasındaki siyasi çekişmelerin toplumu kutuplaştırmaya sürüklediği, ötekileştirmenin körüklenip, partizancılığın yaşamın her alanına sirayet ettiği bir atmosferde, en naif bir sanat-edebiyat çalışmasını bile politize etme eğilimi söz konusu iken, bunun yanı sıra yaşam alanı gittikçe daralan Kürtçe sanat-edebiyat üretimi sıkıntılı ve zorlu olduğu kadar anlamlı ve önemlidir.
Zira bir toplumun edebiyat-sanat seviyesi, o toplumun tanımı ve yaşam standardını tarif etmektedir.
Yazınsal değer üretimi (kalitesi ve seviyesi sorgulanmaksızın) siyah-beyaz demeden arttıkça, zamanla toplumsal yaşam kalitesinin de yükseleceği sosyolojik bir realitedir.
Anadil bir toplumun ruhu ve aidiyeti hissine kaynaklık eder.
Türkçe bir eğitimden geçmiş olmaları hasebiyle Türkçe üreten yazarların çoğunlukla anadilleri Kürtçe üretme eğilimlerini dile getirmeleri, anadilin, özellikle yazar ve sanatçılar açısından anlamlıdır.
Zira kültürel üretim aynı zamanda duygu ve hissiyat kaynağından beslenir.
Dil bilimci Mustafa AYDOĞAN, Akademisyen Hayrullah ACAR, Şair ve Yayıncı Lal LALEŞ, Yazar Suzan SAMANCI ve ismini sıralayamayacağım diğer tüm yazarların çaba ve çalışmaları, anlamlı bir yaşama önemi katkılardır.
Birey ya da toplum, anadillerinden uzaklaştıkça aidiyet hissi zayıflar ve kendine yabancılaşma ile yüz yüze kalır.
Edebiyat-Sanat üretimi, bir taraftan yazarın kendini üretme ve tanımlama işlevi görürken diğer taraftan kendisini var eden toplumsallığın ana kaynağı ve kimliği olan kültürüne yaşamsal bir katkı sunmaktadır.
“Yaşamsal önem’i atfeden bireyin yabancılaşıp hiçleşmesinin önü alınırken toplumsallığın da yığınlaşmasına karşı bir panzehir ve direnç işlevi görebileceğidir.
Sonuç olarak “Bu Bir Söyleşi Kitabıdır” eserinin aldığı-alacağı eleştirileri hak ettiğini düşünmekteyim. Bu değerli çalışması için Yazar Metin AYDIN’ı tebrik ederken, benzer ve kapsamlı çalışmaları için başarılar dilerim.