İnsanların birlikte yaşama başlaması ile toplumsal yaşamın belli bir ahenk içinde sürebilmesi için, sosyal ilişkileri ve yaşamı düzenleme ihtiyacı sonucu kurallar ve toplumsal normlar oluşmuştur. Toplumsal yaşamı sevk ve idare eden bu normlar tarih boyunca kesintisiz bir gelişim seyretmiş ve bugünkü devlet sistematiğine dönüşmüştür. Bu süreç içinde, yani toplumsal evrim boyunca nice kahramanlar halk önder-liderleri ve filozoflar insanlık tarihine iz bırakırken, hemen paralelinde o kadar da hain, despot ve zalim diktatörler de aynı sahnede rol almış, hatta birçok "İYİ"nin zamanla "KÖTÜ"ye dönüştüğü görülmüştür. Kurtuluş vadedip atfedilen parlak meziyetlerle kitleleri peşinden sürükleyen kurtarıcının, bir süre sonra zalim bir tiran olarak öncülük ettiği kitle tarafından lince uğraması istisna ya da çelişki gibi görünse de, aslında birey ve toplumun sosyal doğasında barındırdığı bir gerçekliktir. Kurtarıcının zalim bir diktatöre dönüşmesi, onu takip edip taşıyan grubun ve sürecin işleyişi ile ilintilidir. Her bireyin parçası olduğu topluluktan en yüksek seviyede iltifat ve çıkar beklentisi, içgüdüsel ve sosyal doğası sonucudur. Ancak buna sahip olmak konusunda harekete geçme söz konusu olduğunda bu arzulara sahip her bireyin harekete geçme devinimi birbirinden farklıdır. Bu fark doğduğu andan itibaren her bireyin yaşamını şekillendiren (sosyal-zihinsel) etkenlerin farklılığından kaynaklanır. Toplumsal evrim boyunca insanlar arasında çıkar ve bu çıkarı sağlayan "güç" için kesintisiz mücadele ve savaşlar yaşanmıştır. Toplumsal yaşamda kaynak dağılımı her zaman tartışma, sürtüşme ve kavga sebebi olmuş ve bu durum kaçınılmaz olarak yıkıcı savaş ve çatışmalarla farklı şekillerde günümüze kadar süregelmiştir. İşte bu kırılma noktalarında, yani toplumdaki kaynak paylaşımına yapılan itirazların yükselip çatışmaya dönüşmesi sürecinde toplumda herhangi bir kabiliyeti ile sıyrılan kişi, lider kurtarıcı olarak sahne alır, ya da harekete geçme becerisinden yoksun kitle, bu kabiliyete sahip olduğunu düşündükleri kişi-kişileri sahnedeki kurtarıcı rolüne yol verip arkasında sıralanarak teşvik eder. Kurtarıcı ve yakınındakilerin başka bir seçenekleri değerlendirilmez, zaten kurtarıcı da psikolojik ve zihinsel olarak bu rolü içselleştirmiş, kabiliyetlerinin yanısıra toplumun iltifat ve desteği ile bu rolü son derece kararlı bir şekilde yüklenir.
Hedefe ulaşılmış ve eski hoşnutsuzlar yeninin meyveleri ile mutlu olmaya başlamışlardır. Ancak günün muzaffer mutluları boşalttıkları mutsuzluk sıralarını başkalarının doldurduklarının ayrımında olmaz. Elde ettiklerinin doğal hakları olduğunu benimserler. Taç'lanan kurtarıcı ilk başlarda tartışılmazdır. Yanındakiler elde ettiklerini koruyup geliştirmek adına onu daha da yükseltip parlatarak, tac'ın (iktidarın) gölgesinde parazlanırken, mutsuzlar ordusunun homurtulu itirazları giderek yükselir. Bunun üzerine tac'ın taşıyıcı-korucuları, tac'ı istihkam edip gardlarını alır ve kurtarıcı yeniden sahne alır. Ancak bu sefer elinde kurtuluş-özgürlük bayrağı yerine iktidar sultasının gücü vardır. Ve dün önünde yürüyüp uğrunda ölümü göze aldığı halk yoktur, tam tersine dün karşısında savaştığı tac'ı başına geçirmiş ve onun mevzisindedir. Karşısında da dün kendisini kutsallaştıran ve peşinden gidip duvarları yıkan halk vardır. Ne var ki kendisi bunu görmez ve ayrımında değildir . Nasıl ki dünkü pozisyonuna tamamen inanıp içselleştirmiş ise bugün de benzer bir inanç ve haklılık hisseder. "İyi"den "kötü"ye, beyazdan siyaha bu keskin dönüşün mantıklı açıklaması ancak "iktidar zehirlenmesi" ile ifade edilebilir. Günümüzde ileri bilimsel yöntemler ile analiz edilmekte olan iktidar zehirlenmesi, en idealist ve fedakar kahramanları bile yok edecek kadar güçlüdür. Ancak çağımız bilim seviyesi bunun panzehirini bulmaya muvaffak olmuşsa da (seçme seçilme hakkı, meclisler, denetçi kurumlar, süreli yöneticilik vb) henüz emekleme döneminde olduğunu söyleyebiliriz. Sonuç olarak tarihteki her zalim diktatörün aslında dünün kahramanı olduğu söylenebilir (istisnalar hariç). Ya da her kurtarıcı liderin zamanla zorbalaştıkları görülebilir. Bu belirlemelere eklenebilecek bir konu da her kurtarıcı liderin göreceli olarak zamanla dikdatörleşmesidir. Kimi durumlarda kitlelere önderlik edip toplumsal olarak daha ileri bir seviyeye taşıyan kişilikler, kötüleşme süreci başlamadan yaşamın sonlanması durumunda toplumsal hafızada varlıklarını uzun zaman koruyup, toplumsal bir değer haline dönüşebilirken, kimileri de kendilerinden sonraki muktedirlerin elinde bir iktidar enstrümanı haline gelip özünden tamamen uzaklara taşınmış olabiliyor. İnsanların büyüdükçe çocuksu saflık ve masumiyetlerinden uzaklaşması gibi, birçok kurtarıcı lider de büyüdükçe özünden uzaklaşıp karşıtına dönüşebiliyor. Kurtarıcı lider, kişi veya fikir olabiliyor.