1983 yılı Batman doğumlu ve Çukurova Üniversitesi Almanca Öğretmenliği Bölümü mezunu Mehmet Sait İmret’in, 2019 yılında yayımlanan “ Üç Beş” adlı şiir kitabı sonrası Aralık 2023 yılında basılan ikinci şiir kitabıdır “camın ciğere gittiği”.
Kuşadası Eğitim ve Güzelleştirme Vakfı (KEGEV) tarafından düzenlenen M. Sunullah Arısoy 2024 Şiir Ödülü, Mehmet Sait İmret’in “camın ciğere gittiği” adlı kitabına verildi.
Almanca-Türkçe ve İngilizce-Türkçe şiir çevirileri de olan şairimiz, İzmir’de Almanca öğretmenliğini sürdürmektedir.
“camın ciğere gittiği” kitabı:
“annem söylerdi/ cam ciğere yavaş yavaş gider/ cam/ ciğere/ yavaş yavaş” dizeleriyle başlıyor.
Dehşetin egemen olduğu bir coğrafyada korku; bir mirastır, aktarılıyor. Büyüklerden çocuklara da geçiyor! Korkuyla başlayan şairin şiiri, bilinçaltına yerleşen korkunun üzerine yürümekle sürüyor.
/kum tanesi cam olma telaşında/
bir şey başlayınca tutkuyla sardım geceyi ve gündüzü/ kendime ait bir yüzümün olacağına şahitlik ettim/ çok sonradan acemilik sayılacak şeyler öğrendim/ bir at dört nala koştu içimde/ yüzüm durmadan rüzgâra/ yüzüm ve rüzgâr/ bir çiçek gibi sade durdum/ yüzüm dünyanın en güzel yerlerinden geçti/ ilk dedim bu/ sarıldım /sevmek uykumu iyileştirdi///
Şiir; onun için artık bir terapidir, bir iyileşme sürecidir işte! Ve şair kendini uyarıyor:
insan sadece kendine iyi geliyormuş //bu sadece bir tembih// baktım/ baktım/ baktım/
sadece baktım/ veda dedim bu/ kendime sarıldım/ bir şey bitince insan artık kendisiyle uyuyamıyor///
Şairin çocukluğu ve “o çiçeklerle bezenmiş yer”de yaşamı ve “ilkler”le yaşanan acılar ve düş kırıklığı:
ben sana ve her şeye sanki sıfırdan/ ben dünyanın en yuvarlak yerlerinden/ birkaç kez düşmüş ve hiçbir şey anlamamış gibi/ henüz adını bilmeden çiçekler/ henüz adını bilmeden balıklar/ henüz adını bilmeden kuşlar/ ilk defa/ seninle/ otlarını eşe eşe bir baş/ yüzümle gözümle/ kendime bakıyorum sandığım/ senin yüzün/ o aynada/ benim yüzüm / senin yüzünde bir yer/ Ve ürkütücü son dize: cam çiğne birine yer olma///
Ve halkın durumu ve o halkın bir ferdi olarak da şairin içinde bulunduğu durum:
bir kavmin sadece yaşamak için göç ettiği/
herkesin kendini unuttuğu bir zamanlar vardır/ ben nereden geldiğimi dahi/
şehrim duvarlarla örülü iken vatan bulmuş///
Ve sevgiliye çığlık: her şey seninle birikti/ dikey duran/ yatay duran/ dağılan/ toparlanmaya çalışan her şey/ senin teninle/ tuzla buz olup dağılan camlar/ saplanacağı gövdesini arıyor/ cam ve gövdem///
Ve sonrasında itiraf: /cam/ öyle böyle değil///
“Aşk derdiyle hoşem, el çek ilacımdan tabib/ Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır” Fuzuli, hani aşk derdiyle hoşnuttur ve bu durumun değişmesini de asla istemez! Şairimizse korkularının, bitmez acılarının üzerine yürür ve bu durum değişsin ister: “cam çiğneyelim/ iyileşiriz belki” diyor. Kanıksamak, ama tehlikeli!
Sonra kavmin yazgısı göç ve durmadan göç:
sen hem yaşayıp hem giderken yavaşça bu evden/ ben burnumu çeke çeke/ içimde yıkıntılardan artakalan cam kırıkları///
Ve geldiği yere ilişkin saptama:
insan ilk yerin sahibi/ son yerin yabancısıdır/ durup son yerden hep geriye baktım/ yer geriye/ tüm kavgalarım artık kendimle///
Bir mahalleden kamyonla taşınan bilir/ o anda yabancı olmayı/… sonra kamyonlar durdu içimde/ evin içi sel/ yol benim/ camlara basa basa kamyonlar içimde dolandı/ -yor/ -hâlâ///…
Ve şairin isteği: insan çok yorulunca bir sen olsun istiyor/ bu bir son olsun istiyor/ yanında uyumak istiyor/ olmayınca da istiyor/ köprü ve suyun huyu bu/ değişmiyor ve değişmeyecek///
Ve şairin “seni çok sevdim/ hiç kullanmadım” demesinden önce inen “perde”: bir zamanlar uçsuz bucaksız öykülere inandım/ bir şey hiç bitmeyecekmiş gibi inandım/ sonra okuduğum öykülerde/ uçsuz bucaksız şehirlerden bahis açtılar hep/ diledim ki görmeyeyim uç ve bucak/ diledim bir geceye daha başlarken tek başıma/ dilediğim yer ile seninle gördüğüm yer aynı kalsın/ sensiz uyandığım her sabaha biraz daha iç çekerek/ biraz daha düşerek bir yerden/ seven için gitmenin/ bir kalma biçimi olduğuna inandım/ ve gördüm/ dünyanın dörtte üçü suydu/ dörtte biri kahır/ uç ve bucak///
Kitabın ikinci bölümüne geçmeden önce bir saptama: Şairimiz Mehmet Sait İmret’in , diğer ödüllü şairimiz Fırat Baytak’la (1996 Batman doğumlu, 2023 Gülten Akın Şiir Ödülü) yaptığı söyleşi ve imza gününde onlara söylediğim bir lafı tekrarlayayım: Dayanışma ruhunuz, daim olsun!
Ben ödüllere sempatiyle bakan biri değilim. Ama böyle yerinde ve isabetli seçimler olunca da sevinirim. Fırat Baytak’ın da şiirlerini sevmiş ve tanıtmıştım. Demek seçici kurul ve işin ciddiyeti önemli. 2023 Gülten Akın Şiir Ödülü ve 2024 M. Sunullah Arısoy Şiir Ödülü seçici kurullarını kutluyorum.
Son bir söz: Batmanlı iki şair kardeşimin böyle olgun bir şiir diliyle yazmaları, Batman’da güçlü bir şiir damarı olduğunu da gösteriyor. Ben buna ayrıca sevindim. Batman ve yöresinde yazan çizen bütün kardeşlerime selam olsun diyorum. (YAZININ ARDI VAR)