Pandeminin yıkıcılığına savaşlar da eklendi. Toplumsal refleksler zayıfladı. Kurumlar yok edildi. Devasa vurgunlar oluyor. Mafyalar cirit atıyor! Dünya, tekellerin avuçlarında çırpınıyor! Yoksulluk ve yoksunluklar had safhada! Kitleler artık açlığın pençesinde! Ve bir avuç haramzade ‘’Vur patlasın, çal oynasınlarda!’’

Tüketim toplumunun değer paradigması, insanlığa aykırıdır! Çünkü değer verilen insan değil; eğitim, bilim, sanat, kültür hiç değil! Kapitalizmin paradigması; ürünler karşısında insanın değerinin küçülmesi, niteliksizleşmesidir!

İnsanın çapını belirleyen; ev, araba ( saraylar, villalar, uçaklar mı desem*),mücevherler, tablolar, pahalı objeler, elit ve markalı bir yaşamdır! Evet, tüketim toplumu insanı; düzenin bir aparatı, bir nesnesi yapar! İnsan; birey olmaktan, etkin bir özne olmaktan çıkar. Artık tanrısal tiranlar, yerini tekellere; devasa piramitler, yerini gökdelenlere terk etmiştir! İnsan, küçüldükçe küçülür!

Var olanları saptadığım için sakın önceki çağlardaki bazı filozoflar gibi ‘yoksulluğu’ kutsallaştırdığım çıkarılmasın! Tabi ki açgözlülüğe şiddetle karşıyım; ama asla açlıktan yana değilim! Evet, iç güzelliğe değer veriyorum; ama iç güzelliğin doygunlukla daha bir serpildiğini de biliyorum! Evet, iki kahkaha bir pirzola edebilir; ama pirzolalı kahkahaların tokluğu, içtenliği daha bir başkadır! Bunu da biliyorum! Allah, kimseyi yoksullukla terbiye etmesin!

ÖLMEYEN YANIMIZ...

sayılan

bulut kümeleri değil

hem yediğimiz de ne ki...

SERÇELER YUVASI EVLER

gizli bir açlık grevi bu, kimseler bilmez

kendiliğinden bir protestoyla günlerdir

evimize katıksız bir ekmek bile girmedi

serçeler yuvası evimiz düşmek üzere...

sevgidir ölmeyen yanımız, tüm insanlara bitişik

ve insanlardan uzak tutan, hain bir yokluk

sokaklardayım, kendinden geçmiş sanrılar içinde

serçeler yuvası evimiz dağılmak üzere...

sokaklardayım, dalgın anılar eşliğinde

kendi kendime konuştuğumu bakışlardan anlıyorum

bir ben biliyorum nasıl kanadığımı

serçeler yuvası evler panik içinde...

AYDIN ALP – ATEŞİN KEHÂNETİ – (MEMLEKET YAYINLARI 1989)

RUHLAR MAHŞERİ (TOPLU ŞİİRLER) JJ YAYINLARI-2015

Biz bütün bir toplum, dilenci psikolojisine büründük! Evet, içgüzellik olmadan insanıl güzelliğe ulaşılmıyor! ‘’Eşeğe altın semer vursan, yine eşektir!’’ Yani sonuçta insan, toplumsal bir varlıktır! Ekonomik ve kültürel olarak doygun bir toplumda insanlar, ruhsal olarak da daha doygun büyüme olanağını bulur!

Otoriterlikle mühürlenmiş toplumsal yapılarda ve hırsızlığın, vurgunların olduğu sistemlerde ve açlığın pençesinde insanlar; kirlenmeye ve küçülmeye maruz bırakılır! Ondan ötürüdür ki Hitler, Mussoloni,' Franco… gibi beş para etmez, cahil, kültürsüz ve insanlık düşmanı, ırkçı ve sadist insanların peşinden milyonlarca insanın sürüklenmesine tanık olmuşuzdur! Bu olayın sadece geçmişte olduğunu düşünmüyorsunuzdur umarım! Şu anda bile yaşanıyordur!

1978 yılıydı. Aksaray’da bir otelin lobisinde oturuyordum. Yeğenim orada, resepsiyon görevlisiydi. Hemen yanı başımdaki masada bangır bangır konuşan, yağmur ormanları kaçkını bir orangotan var! Orangotanlar sevimli olur; ama bu insan kılığındaki yaratık, kaba ve çok itici! Masasındaki iki genç kadını aşağılayan bir tavrı var! Onlarla yüksek sesle ve komut verir gibi konuşuyor! Kadınlardan biri orangotandan sigara istedi. Orangotan, bir ağaçtan diğer ağaca fırlatılan muz gibi attı Amerika’n paketini! Gözlerim, faltaşı gibi açıldı! Omzumda bir el hissettim! Yeğenim; Aydın gel, biraz dışarı çıkalım, dedi. Beni oradan uzaklaştırdı. Bu yaratık kim, diye sordum. Otel sahibinin oğluymuş!

Diyarbakır’da böyle nobranlıklara tanık olmamıştık daha! Sermayenin, paranın gücünün insanı orangotanlara dönüştürdüğünü gözlememiştik! Sonra toplum olarak sömürünün ayrımına vardığımızda silahlar çevrildi üzerimize! Ve 12 Eylül’le yırtıcı hayvanlık dönemi başladı.

Önce alımlı bir kuşun doğu kanadı ateşe verildi! Çıt çıkmadı!

Irkçılık ve bağnazlık, katmerlendi! Şimdi her yerde ulumalar ve her yer ateş altında! Bu ateş, çevre ülkelere bile sıçradı! Biz daha kendi sorunlarımızı çözememişken, üstüne çözüm bekleyen, devasa bir ‘’sığınmacı’’ sorunumuz da oldu! Ve üstelik bir seçim arefesine girmiş bulunuyoruz!

Bazı ülkeler, cehennemi koşullarda cehennemi yaratmışken, biz cennetin içinde cehennemi yaşıyoruz! Barış, adalet, huzur, güven, güvenirlik, kardeşlik, üretim seferberliği yok! Tarım, hayvancılık; can çekişiyor! Kavurucu yazda, pahalılık had safhada ve yeniden savaş naraları atılıyor! Önümüzdeki kış mevsimi ve yoksulluk, bütün emekçileri şimdiden kaygılandırıyor ve yeniden gözaltı furyası başladı!

Yazanlar, çizenler içeri alınıyor! Düşünmek yasak, dile getirmek hele tümden yasak! Tiyatro yok! Konserler iptal! Yaşama sevinci abluka altında! Arzın dibine çöküyoruz! Ve değişim mutlak gerekli!

Önümüzdeki sonbaharda olacaksa, kazasız belasız bir seçim için şimdiden Allah, yardımcımız olsun diyorum. Sevgiler, saygılarımla… AYDIN ALP