1979-80 yılında Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü’nü bitirdim. Atandığım yer de belli oldu. Ve kanlı 12 Eylül darbesi oldu. Öğretmenliğim gasp edildi. Başka işler de yapmam engelleniyordu. 1985 yılında, ilk kez yapılan öğretmenlik yeterlilik sınavına girdim ve kazandım. Öğretmenliğim yine verilmedi. Ben de bu sorgusuz sualsiz yapılan haksızlığı düzeltmek için mahkemeye başvurdum. Ve sonrasında da dershanede çalışmaya başladım. Dershanede çalışırken Atatürk Lisesi’nde stajımı da yapmış oldum. Sonra 1991 yılında, ikinci kez yeniden yapılmaya karar verilen (Ankara’da) öğretmenlik yeterlilik sınavına girdim ve kazandım. Ardından mahkeme kararım da geldi. Tazminat parasını da aldım. Lisans tamamlama sınavlarını kazandım. Türk Dili ve Edebiyatı diplomamı da aldım. 2008 yılında Fen Liselerine (40 puan ve üzeri) öğretmen almak üzere yapılan sınavına da girdim ve 72 puan aldım. Bu girdiğim sınavların ağırlık merkezi, benim ders alanımdı. Şimdi gelelim bu yıl yapılacak ve alanımızla pek de ilgisi olmayan kariyer sınavına: Ben dershaneden okula geçtikten sonra öğretmenliğin paramparça edildiğini öğrenmiş ve şok olmuştum. Hani ben öğretmen öğretmendir biliyordum ya! Öyle değilmiş. Sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen, kadrolu öğretmen… Şimdi ben 20 yıl, öğrencileri üniversite sınavına hazırladım. Onyıllardır öğretmenlik yapıyorum. Roman, deneme, şiir;' basılı 12 kitabım var. Ve emekliye ayrılacağım bu yılda, giderayak acemi öğretmen olduğumu öğreniyorum! Acemi öğretmen, uzman öğretmen, başöğretmen… Liyakatı belirlemek için midir bu hiyerarşi* Peki, nedir ve nedendir bu ayrım* Böyle bir olayın sorumlusu olsaydım, ellerimle yüzümü kapardım!
Kalemin tanıklığı
Gözlerini bana dikti nedense kalem
Merceğini üzerimde tuttu
Var gücümle asıldım, milim kımıldamadı!
Tel örgüleri gösterdim, ayartmaya çalıştım
Bırak beni aşkı pekleri anlat dedim
“Hep yazıyorum
Yaşanan bilinmez mi?
Söz, benim…” dedi.
Uyutmadı gece boyunca, salt beni süzdü:
Az şeyden çok şey yaratmaktır ilkesi
Nasıl ayakta kaldığını ben bilirim
Hani kelebekler uçar ya konar çiçeklere
Sular isteğine akar ya
Bu da öyle bir çocuk
Dizeleri ve her şeyiyle sevdasını sürdürüyor
Diyarbekir Eğitim’den hem
1980 yılı diplomasının onurunu taşıyor
Öğretmenliği gasp edildi, adı tehlikeliye çıktı
Kazandığı her işten geri çevrildi
Hüküm giydi açlığa resmi direktiflerle
Özgürlüğün karekökünden bile yoksun
Emniyetle çıkıyor, emniyetle dönüyor evine
Örülü ağlarla karşılaşması an sorunu
Sulusepken acılarla ıslak ve gölgeler peşinde
Yaşamak delisi bir çocuk işte
En içli şiirleri yazmaktan geri durmuyor
Dökülür giysilerinin içinde bir ırmaktır akıyor
Daralan bir çemberde, kalabalık bir yürekle
Bildiğince yaşamakta diretir, bilirim
Onu tanıyor, ona inanıyorum
Pes etmez insanlardan biridir o
Şiirleri ve o, ne güzeldir!
1984
Öğretmenlik, sevgi ve emek işidir. Kariyerlik hırsı olan gitsin artist olsun, politikacı olsun! Peki, bu başvuran 600 bin kişi niye başvurmuştur sorusunu yanıtlayayım. Ne kariyeri kardeşim, öğretmenlik ayaklar altında! Zaten öğretmenliğin toplumda değeri, yerle bir olmuş! En az10 yıl öğretmenlik yaptıkları, yani şartları tuttuğu için bu sınava başvuruyorlar. Ve isteğimiz, ekonomik durumumuzun biraz daha düzelmesi. Hepsi bu!
Uzman öğretmenlik için180 saat, başöğretmenlik için 240 saat ders görülecek! Yapılacak sınavdaki ana konular bunlar ve her başlık da kendi içinde 20-25 ayrı başlıkta işleniyor: 1-Öğrenme ve Öğretme Süreçleri 2-Ölçme ve Değerlendirme 3-Özel Eğitim ve Rehberlik 4-Eğitim Araştırmaları Ar-Ge Çalışmaları 5-Eğitimde Kapsayıcılık 6-Çevre Eğitimi ve İklim Değişikliği 7-Sosyal Etkileşim ve İletişim 8-Dijital Yetkinlik 9-Güvenli Okul ve Okul Güvenliği
Adamın biri, kaç çeşit yüzme bildiğini ballandıra ballandıra anlatıyormuş. Yüzücüler, adamı punduna getirip bir olimpik havuza getirmişler. Hadi bakalım, göster marifetini demişler. Adam;' ehm öhöm, kem küm, demiş. Ve sonra eklemiş: Ama ben suyun önüne gelince hepsini unutuyorum!
Yüzyıllarca önce, bir Site (Şehir) Devletinde, Demokrasi Meydanı’nda filozoflar; kendi aralarında, hararetle bir konuyu tartışıyorlarmış. Başlarına toplanan insanlar da pür dikkat dinliyormuş onları. O gün, bir atın ağzında kaç diş var konusunu tartışıyorlarmış. Bir at terbiyecisinin kafasının tası atmış. Gitmiş, atını meydanın ortasına getirmiş ve bağırmış: İşte at burada. Ve atın ağzını açmış. İşte dişleri de ağzının içinde. Sayın ve olsun bitsin!
Biz öğretmenler; oturmuş bir kurumdan geliyorsak, hangi koşullarda ve kaç yıl çalıştığımız bellidir! Başka ne desek* Konumları, emekleri aynı olan öğretmenlerin arasına, bu sınavla nifak sokulacak! Şimdi bir de bu yapay ayrımla hem öğretmenler birbirine düşecek hem de öğretmen ve veliler karşı karşıya gelecek! Yazıklar olsun!
10 yılını dolduran öğretmenlere ‘’uzman’’ iyileştirmesi, ama asla adı değil; 20 yıl emeği olanlara ‘başöğretmen’ iyileştirmesi, ama asla adı değil! Gelişmiş ülkelerde en ışıltılı unvan (title) öğretmenliktir! Biz öğretmenler; yapay önadlarımız değil, toplumsal itibarımız olsun istiyoruz. Yersiz olarak değerlendirdiğim bu sınav, bana nedense, tartışmalı mülakatları çağrıştırıyor! Umarım, öğretmenlerin çığlıklarına kulak tıkanmaz da ölçüt olamayacak bu sınavın yapılmasından vazgeçilir! Sevgiler, saygılarımla… AYDIN ALP