8 Mart yaklaştıkça herkes kendince kadın haklarını ne kadar önemsediği üzerine paylaşımlar yapıp duruyor. Önceki seneler de oldu, bu sene de aynı seremoni tekrarlanacak ve 8 Mart günü herkes bir şekilde kadınlar gününü kutlayacak.
Yılın 364 günü kadını yok sayan öteleyen erkek egemen zihniyetin bir günlüğüne kadınları hatırlamış gibi yapması, kadına yönelik ayrımcılığı ortadan kaldırmıyor. TÜİK verilerine göre, kadınların yüzde 27,4'ü yaşadığı çevrede kendini güvensiz hissediyor. Kadın büyükelçi oranı yüzde 27,3, kadın milletvekili oranı ise yüzde 19,9. Kadınların istihdamda yarı zamanlı çalışma oranı yüzde 16,1, kadınların erkeklere oranla istihdama katılımı ise yarıdan daha az.
Yine, 2023'te 315 kadın, erkekler tarafından öldürüldü, 248 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu. Kadınların yaşam içindeki birçok haklarını geçtik en temel insan/canlı hakkı olan yaşam hakkına dahi her gün kast edildiği bir ortamda bir günlüğüne kadınları hatırlarmış gibi yapmanın bir inandırıcılığı olmuyor. Ve bu 9 Mart’ta da ne yazık ki kadına yönelik şiddet, kadın haklarını görmezden gelme, kadını ikinci plana itme davranışları sürüp gidecek...
Bir dönem kaba bir şekilde yapılan ve kadınları hiçe sayan davranışlar artık daha örtülü bir şekilde sürüp gidiyor. Bunun köklü bir zihniyet değişimi yaşanmadan, kadına yaklaşımda yeni bir kültür yaratılmadan bir anda yok olup gitmesini beklemek boş hayalden öte bir şey olmayacak. Ama en azından kadına bakışta hem erkeklerin hem de erkek egemen sistemin kadınlarda içselleştirdiği zihniyetle samimi bir kopuşun yaşanması gerekiyor.
Günümüzde kadınların hak ettiği eşitliğe kavuşmasının önünde sadece erkeklerin kadınlara karşı elde ettikleri ayrıcalıkları kaybetme konusundaki direnci yok. Bundan da öteye erkek egemen sistemin kadınlar tarafından da içselleştirilen ve özellikle annelik üzerinden yeniden üretilen ve erkek egemen sistemin sürekliliğinin sağlanmasına hizmet eden davranış kalıplarının bir an önce terk edilmesi gerekiyor.
Evet, erkek egemen sistem içinde erkekler ayrıcalıklarını kolay kolay terk etmek istemeyebilir. Bununla mücadele konusu erkeklere karşı olma üzerinden bir anlam da kazanabilir ama kadınların kadınlara karşı, erkek egemen sistemin yeniden üretilmesine hizmet eden kadın davranışlarına karşı ayrıca mücadele etmesi gerekiyor.
En basitinden bir annenin kız çocuğu ile erkek çocuğu arasında erkek çocuğuna öncelik veren, kız çocuğunun ikinci planda kalmasına neden olan davranışlarına karşı gereken tavrın geliştirilmesi olmazsa olmazdır. Aslında çocukların anneden öğrenmesi gereken temel bir öğreti de annelerin çocukları arasında sağlaması gereken adalet ilkesidir. Annelerin bunu sağlama çabaları kadın erkek eşitliğine ciddi katkı sunacaktır. Çünkü bu eşitsizliğin tohumlarının ekildiği ilk alan burasıdır ve olması gereken adalet ilk olarak burada sağlanmalıdır. Eşitsizliğin kuşaktan kuşağa aktarılmasına en büyük darbe de burada vurulabilir.
Elbette ki, kadın erkek eşitsizliğini yok etme mücadelesi bundan ibaret değildir. Kadınların her alanda erkeklerle eşitlenmesi için kadınların yönetsel kademelerde de mutlaka söz sahibi olmaları ve yönetme konusundaki yeteneklerini geliştirecek ortamlara kavuşmaları gerekiyor. Bunun için her alanda kadın kotasının gözetilmesi önemli bir adımdır. Bunun titizlikle gözetilmesi ve yaşamın her alanında kadınların yönetim mekanizmalarında etkin bir şekilde ye almaları gerekiyor. Yerel seçimlere doğru özellikle kadın muhtar adaylarının sayısının artması, yerel yönetimlerde kadınların etkin bir şekilde yer alması önemli ve geliştirilmesi gereken bir alandır.
Meselenin özü özeti kadınların öne çıkmasına, inisiyatif almasına olanak sağlamak ve uygun koşulları oluşturmak gerekiyor. Cinsiyetçi yaklaşımların aşılması ve insan paydasında kadın erkek ilişkilerinin yaşamın her alanında eşitlenmesi olmazsa olmazdır.
Yaşamın bir yarısı kadınlar diğer bir yarısı erkekler ise meseleyi kadın erkek çatışması üzerinden değil, kadın erkek dayanışması üzerinden eşitlik temelinde örmek gerekiyor.